Kitapta dikkat çeken anekdotlardan biri de AK Parti'nin Trabzon'da CHP'nin adayı Volkan Canalioğlu'na karşı kaybettiği 2004 Yerel Yönetimler Seçimine ilişkin bilgiler. Aykan bu seçimlerin kaybedilmesinin ardından evladını kaybetmiş bir baba gibi savrulma yaşadığına kitapta yer veriyor. Aykan'ın kitabında 2004’te Trabzon Yerel seçimlerine ilişkin yazdıklarından bir pasaj:

"...Cumartesi günü mitingimiz vardı. Son mitingdi... Coşkulu bir kitle vardı. Trabzonspor üzerinden tezgâhlanan oyunu bozmak için Başkanımız Ali Rıza Bey, Sayın Başbakanımıza “Trabzonspor'un Şampiyonlar Ligi'ndeki bir müsabakasını izlemek için Avni Aker'de Trabzonspor taraftarlarıyla birlikte olacağım" yönündeki önerisini, Başbakanımız mitingdeki kitleyle paylaşma imkanı bulamamıştı. Miting esnasında Malatya'da müsabakayı Trabzonspor'un kazandığı haberini bir not kâğıdı ile Tayyip Bey'in önüne koydum. Mikrofondan paylaşınca mitingdeki en büyük alkış tufanı kopmuştu.

Mitingi coşkulu gören AK Partililer, maalesef bu iş bitti kanaati ve rehavetine kapılarak ilçelerdeki Belediye Başkan adaylarını (özellikle beldelerdeki) desteklemek ve muhtarlık seçimlerinde oy kullanmak üzere şehir merkezinin dışına çıkmışlardı. Mitingimizde daha önce aday adayı olan kardeşlerimizi yan yana kol kola çıkartamadık. Miting sonrasında Akçaabat'taki yemekte Tayyip Bey, Niyazi Sürmen Bey'i sordu. Zira seçimden yaklaşık 15 gün önce Tayyip Bey arayarak durumu sormuştu. Kendilerine "Saadet adayı oylarımızı bölüyor, seçmenimiz ise ilçelere ve beldelere gitme temayülünde, buna rağmen seçimi alacağız" şeklinde cevap verdim. Sonuçlar gelmeye başlayınca tekrar aradı. CHP'nin çok az oyla önde olduğunu ifade ettim. Seçim kurulunu takip edin, bir yanlışlık yapılmasın talimatını verdiler. Nihayetinde 10 bin civarında bir farkla kazanmamız gereken bir seçimi, yakın bir oy farkıyla kaybetmiştik.

Başbakanımıza rahmetli anacığının "Oğlum Trabzon'u kaybediyor muyuz?" sözleri bugün gibi kulaklarımızda çınlıyor. Sayın Başbakanımız da, Genel Merkezimiz de, teşkilatımız da mutlaka çok üzgündüler. Ancak, hiçbirisi bizim kadar bu sonuca üzülemezdi.

Başkanlığın ne kadar zor bir mücadele ile kazanıldığını iliklerime kadar yaşamış bir insan olarak, evladını kaybetmiş bir baba gibi ruhen savrulma yaşıyordum. Başarının sahibi çok olur. Başarısızlık ise çoğunlukla birilerine fatura edilir. Bu fatura da haksız bir biçimde bize kesilmişti. Burada zikretmeyi uygun görmediğim bazı davranışlar, alınan sonuçta belirleyici olmuştu. “Kavgalı eve kız verilmez." gerçeği bir kez daha tahakkuk etmişti. Parti topyekûn bir ve bütün davranış içinde olabilseydi bu sonuçla karşılaşılmazdı. Nitekim 2009 seçiminde bunun tam tersi bir tablo ile verilen mücadeleyle başkanlık tekrar AK Parti'ye döndü. Seçim sonuçlarını müzakere etmek için Antalya'da Tayyip Bey'in Başkanlığı'nda toplantı yapıldı. Hayati Bey de oradaydı. 7 sayfalık bir rapor hazırlamıştım. O zeminde söylenebilecek sözleri özetledim. Kâinatın Efendisi'nin "İnsanları toplum içerisinde mahcup etmeyiniz." ölçüsünden hareketle bazı gerçekleri mezara sakladık.

Başbakanımıza, "Trabzon'da Trabzonspor'a rağmen siyaset yapılamaz." tespitimizi ilettiğimiz zaman, "Efendim seçim sürecinde Trabzonspor konusunda seçimi etkileyecek bir zaafımız olmamıştır" söylemi beni derinden üzmüş ve sarsmıştır. Müzakere zemininde doğru bildiğiniz ve gördüğünüz tespitleri liderle paylaşmamak yeni yanlışların kapısını açar. Victor Hugo'nun bir sözü var: “Denizde verdiğiniz mücadeleyi insanlar bilmez, gemiyi karaya ulaştırıp ulaştıramadığınıza bakarlar..." Kader ne ise o olur... Seçimi kaybettiren 10'a yakın sebepten bir tanesi bile müspete dönebilseydi, seçimi AK Parti kazanırdı..."