escort bursa - escort bayan - gorukle escort bursa escort - bayan escort gorukle escort bursa
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Mustafa USTA

facebook-paylas
‘Adamın Biri’ ile ‘Birilerinin Adamının’ İbretlik Hikâyesi
Tarih: 19-03-2021 11:42:00 Güncelleme: 19-03-2021 11:46:00


Vaktiyle bir adam varmış…

Evinin, çoluk çocuğunun nafakasını helalinden temin etmek için çalışır, çırpınırmış. Hem kanaatkâr hem de tutumlu imiş.

Dişinden tırnağından artırdığı (sermaye) ile bir gün kendi işini kurmaya karar vermiş. Piyasa için küçük ama sermayesi ‘alın teri’ olduğu için kendisine göre pek büyük bir iş kurmayı başarmış.

İşini sahiplenmiş, gece uyumamış, gündüz oturmamış, çalışmış da çalışmış.

İşleri giderek büyümüş, üretim artınca, daha çok işçi çalıştırmaya, birilerinin rızkına vesile olmaya başlamış. Allah’a şükretmiş, işçisinin hakkını, alın terini kurumadan vermiş, üretimde ise kaliteden hiç ama hiç taviz vermemiş.

Yıllar birbirini kovalamış ve bir zamanların küçük işi, çok ama çok büyümüş. Öyle ki, işin sahibi, yani patron, bu işi yönetmekte zorlanmaya başlamış.

***

Bir gün kendisi gibi patron arkadaşlarıyla konuşurken, “Neden sen de işini profesyonel bir yöneticiye teslim etmiyorsun?” demiş biri.

Bir başkası, demokrasinin, af edersiniz, profesyonel yönetimin erdemlerinden bahsetmiş uzun uzun.

“Ben yapamam ki!” demiş adam. “Hem bu işi kurup bu günlere getirmek için büyük bedeller ödedim, başkasına nasıl teslim ederim? Hele bizim çocuklar biraz daha büyüsün, işi öğrensinler, onlara teslim ederim” diye eklemiş.

Ama şirketin devasa boyutlara ulaşması ve şartlar, maalesef çocukların büyümesini bekleyecek halde değilmiş.

Eski bilgi ve tecrübesiyle üstelik de eski erdemlerin karşılığının kalmadığı kapitalist piyasada iyice zorlandığını fark eden patron, çok da istemeden bu fikri uygulamaya karar vermiş.

Şirketine üst düzey bir ‘profesyonel yönetici’ aradığını duyanlar, gidip talip olmuşlar bu göreve.

Hele içlerinden biri, pek bir iddialıymış. Maharetlerini saymakla bitirememiş. Anlatmış da anlatmış. Referans da bulup getirmiş o biçim.

Bütün bunlar tamam da, patronu asıl ikna eden şey, bu iddialı yönetici adayının dini değer ve argümanları dilinden düşürmeyişi, becerebildiği ve imkânlar elverdiği ölçüde bazı ritüelleri de sergilemesi olmuş.

Öyle ya, hem bilgili hem de dindar!

Bir yandan “Tam aradığım adam bu” derken, içindeki ses ise aksini söylüyormuş.

Neticede bu laf ebesini “Hakkımızda hayırlısı” diyerek şirketine üst düzey yönetici (CEO) olarak atamış ve sonrası için Allah’a tevekkül etmiş.

***

İşler başlangıçta iyiye gidince, “Korkum yersizmiş. Sanırım doğru bir karar verdim. CEO hakkında yanlış düşündüm, inşallah günaha girmemişimdir” diye geçirmiş içinden.

Fakat bu bahar havası uzun sürmemiş. Şirketin önce içinde, ardından da piyasada sıkıntılar baş göstermeye başlamış.

CEO’yu çağırıp, “Nedir bu durum?” diye hesap sormuş.

İşlerin yolunda olduğunu söyleyen CEO, şirketin bir adaptasyon sürecinden geçtiğini süslü laflarla anlatmış ve patronu ikna etmiş:

“Efendim siz hiç merak etmeyin. Gelecek günler çok daha güzel olacak!”

***

Günler günleri kovalamış fakat bir iyileşme olmadığını gören patron, yeniden CEO’yu çağırıp “Hani işler iyiye gidecekti? Daha da kötü oluyor” diyerek sitem etmiş.

CEO, bu kez de bütün bunların başarılarını çekemeyen rakiplerinin oyunu olduğunu, hatta bazılarının şirketi içeriden sabote ettiğini söylemiş ve kısa sürede bütün bunlara çare üreteceğini anlatmış.

Bu kez patronun yabancı olduğu bir takım kavramlarla konuşmuş, şirketteki işbirlikçileri ile hazırladığı sunumlarla, istatistiklerle patronu bir kez daha ikna etmiş.

***

Patronun şirketteki eski çalışanları, yol arkadaşları, durumu fark edip uyarmak istemişler adamı.

Kimi hiç ulaşamamış patrona, ulaşan ise ikna edememiş onu. Patron da CEO’nun “Şirketinizi içeriden sabote edenler var” sözünü hatırlamış, kulak asmamış söylenenlere.

***

Uzatmayalım, işler bir türlü düzelmediği gibi, bizim CEO, şirketin kuruluşunda büyük emeği olanları, bir bir şirketten ayrılmaya zorlamış, hatta bazılarını kovmuş.

Piyasada ise şirketin işleri daralıyor, marka değeri de giderek düşüyormuş.

İşler öyle bir noktaya gelmiş ki, uyanık CEO, patronu da, markayı da gölgede bırakmaya, kendini öne çıkarmaya başlamış.

Şirketin içinde, kritik yerlere yerleştirdiği adamları vasıtasıyla ipleri iyice eline alan CEO, her seferinde patronu kandırmayı, af edersiniz ikna etmeyi başarırken, türlü hilelerle koruduğu koltuğunun sefasını sürüyormuş.

Bir yönetici değişiminin, yeni bir yapılanma ve risk olduğunu düşünen patron ise ne yapacağını şaşırıp kalmış.

Fakat çekirge bu ya, bir sıçrar, iki sıçrar, sonrası malum…

***

Sonunda patronun canına tak eder ve CEO’dan kurtulmaya karar verir. Öyle ya, şirketin sahibi kendisidir, CEO ise onun adına şirketi yöneten bir temsilcidir sadece.

Fakat bir de ne görsün!

CEO, arsız bir şekilde her şeyi kendisinin yaptığını, büyük başarılar elde ettiğini, o olmadan şirketin yönetilemeyeceğini söyler.

Tehdit de eder patronu:

“Eğer beni gönderirsen, sırlarını ifşa ederim, rakiplerle paylaşırım, bitiririm seni!”

Kendi elleriyle getirdiği temsilciye, yani yöneticiye karşı düştüğü durum patronu şoka sokar. Korkar da tehditlerden.

Fakat o içindeki ses, hani başlangıçta “Bu adama dikkat et” diyen ses, devreye girer:

“Korkma! Şutla gitsin. Çok daha iyileri var. Topla cesaretini, kurtul bu sahtekârdan! Tehditlere boyun eğme. Yoksa varını yoğunu kaybedeceksin!”

Allah’a tevekkül eden patron, cesaretini toplar ve kendisini vazgeçilmez gören/gösteren bu sahtekârdan, zor da olsa kurtulur.

Kendini ‘vazgeçilmez’ göstermeyi başaran CEO, tehditlerinin işe yaramadığını görünce, uzlaşmak ister, hatta yalvarır patrona.

Ama patron kararlıdır bu kez. CEO süklüm püklüm giderken, patron bir köşeye çekilip Allah’a şükreder.

Ağır bedeller ödemiştir ama neticede kurtulmuştur ya.

Bir müddet sonra kendine gelir ve dudaklarından şu kelimeler dökülür:

“Bu yaşadıklarım bana iyi bir ders olsun!”

 





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
Henüz anket oluşturulmamış.
HABER ARA
YUKARI