Tweet |
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi, TRT, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) iş birliğiyle düzenlenen 1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu’nda Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç önemli açıklamalarda bulundu. Sempozyumu düzenleyen tüm kurumlara ve kişilere teşekkürlerini ileten Malkoç,“Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu’na göstermiş olduğunuz ilgi ve alakadan dolayı hepinize teşekkür ediyorum“ dedi.
HUZURUN ANAHTARI MÜSLÜMANLARDIR
Dünya’da 8 milyara yakın Müslümanın olduğunu ifade eden Malkoç, “Bu nüfusun 2,5 milyara yakını da Müslüman. Bu Müslümanların 400 milyonu Çin, Rusya, Hindistan ve Avrupa gibi ülkelerde ya azınlıkta ya da göçmen olarak yaşamaktadır. Bu Müslümanların 50 milyona yakını da Avrupa’da bulunmaktadır. Şu çok açık ve net yaşanan olaylar ister Avrupa’da ister Amerika’da ister Asya’da olsun, dünya barışının ve huzurunun anahtarı Müslümanlardır. Müslümanların yapacağı çalışmalar veya diğer toplulukların Müslümanlara karşı tutum ve davranışı, dünyadaki huzurun ve barışın ölçüsü olacaktır. Sayın Büyükelçimiz değerli Cumhurbaşkanımızın Özel Kalem Müdürü Hasan Bey, fevkalade bir özet yaptı. İslamofobi konusunda dünden beri de çok güzel konuşmalar oldu. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşması hem ufuk açıcı hem yol gösterici hem de teşvik ediciydi. Çok şükür Türkiye’de bu nokta kısa zamanda kavrandı bundan sonrası yapacağımız çalışmalara bağlı” dedi.
PROJELENDİRİLMİŞ BİR KONU
Dünya’da koronavirüs salgınına rağmen İslam düşmanlarının hızını kesmediğini daha da şiddetlendiğini ifade eden Malkoç, Avrupa’da, dünyanın her yerinde sırf dini aidiyetlerinden dolayı etnik kimliklerinden hakları gasp edilen insanlara rastladıklarının altını çizdi. Malkoç, “Camilere saldırılar gerçekleşiyor, işyerleri basılıyor, kolluk kuvvetleri mağdur olanlara karşı orantısız güç kullanıyor, haddi aşan karikatürler provokasyon niteliğinde değerlendiriliyor ancak gördüğümüz şey şu tedbir almak yerine Alman İslam’ı, Fransız İslam’ı, Avrupa İslam’ı gibi yine Müslümanlar baskı altına alınmaya çalışılıyor. Çok değişik raporlara değinmek mümkün. Avrupa’da ve Amerika’da yayınlanan bu konuyla ilgili raporlar var. İslam karşıtlığı ve düşmanlığının bu ülkede yaşayan insanlar üzerinde yarattığı izler var. Örneğin Almanya’da yapılan bir araştırmada, İslam denilince ne hatırlıyorsun diye sorulduğunda muhataplarının yüzde 82’si terör, yüzde 75’i de aşırıcılık anlıyoruz diyor. Bu kendiliğinden olan bir şey değil. Projelendirilmiş ve kasıtlı olarak uygulamaya konulan bir konu” şeklinde konuştu.
ANA HEDEF İSLAM’DI
Komünizm yıkıldıktan sonra ana düşman olarak İslam’ın hedef alındığını ifade eden Malkoç şöyle devam etti: “Biz şunu çok iyi biliyoruz ki 1991 yılına kadar Sovyetler Birliği ve Komünizm ana düşman. Özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Sosyalizm ve Komünizm önemli ölçüde geriledi. Komünizme karşı kurulmuş olan savunma örgütü NATO’da o yıl İngiltere’de bir toplantı yapıldı. Toplantının ana temasında Sovyetler Birliği yıkıldığında NATO’nun gerekliliği tartışıldı. NATO’nun dağıtılması bile tartışıldı ardından o dönem İngiltere Başbakanı öncülüğünde yeni düşmanın İslam olduğuna karar verildi. Bunun tezahürü da İslamofobi veya İslam düşmanlığı olarak dünyanın her yerinde görülüyor. Kurgulanmış ve üzerinde çalışılmış fabrikasyon bir korkudur bu korku. Gerçekliği sanal ama yalanı tekrarladıkça topluluklar ona doğru diye inanmaya başlıyor. Bir söz vardır; ‘Doğruluk yerinden kalkınca yalan dünyayı 8 kez dolaşır’ diyorlar. Bunu yaşıyoruz. 11 Eylül saldırıları bu işin dönüm noktasıydı. Bu kampanyayı yürütenler açısından bu çok etkili oldu. Fransa’da İçişleri Bakanı aşırı sağcı bir partiye ‘Yeteri kadar İslam düşmanı değilsiniz’ diyor. Avusturya’da afişler kullanılıyor. Caminin karşısına kilise dikiliyor. Tarih boyunca bakılınca doğru ile yanlışın mücadelesi her zaman var olmuştur. Bunun en açık ve en somut örneği Peygamber efendimiz dönemindeydi. İslam düşmanlığı o dönemde de vardı. Peygamber efendimiz ve arkadaşları İslam’ı anlatmak için çaba verdiğinde Mekkeli müşriklerin onlara attıkları iftiraları hatırlayalım. Mekkeli müşriklerin yapmaya çalıştıkları ve yaptıkları zulüm Müslümanları yıldırmadı. Yıllar önce Romalılar Ürgüp’te ve Göreme’de Hristiyanlara zulüm uyguluyordu. Hristiyanlar inançlarını uygulayabilmek için yer altına tüneller kazdı. İnananları kimse durduramaz. İslamofobi hiç durduramaz”
HAYATINI BU İŞE ADADI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde Türkiye’nin, Müslümanlara karşı nefret, ayrımcılık söylemi, İslam karşıtlığı ve düşmanlığı konusunda bütün dünyayı harekete geçirdiğini söyleyen Malkoç, “Bizim taleplerimiz İnsan Haklarıyla ilgili. İnsanın temel hak ve özgürlükleriyle ilgili. Fransa’da akıllara ziyan bir çalışma var. Fransız Anayasasına rağmen Evrensel İnsan Hakları Beyannamesine rağmen Müslümanları yok etmek için yoğun bir çaba veriyorlar. Ne şekilde uğraşırsalar uğraşsınlar eninde sonunda hakkaniyet ve hukuk galip gelecektir. Burada da bizim çabamız önemli. Bizim de önemli bir eksikliğimiz var. Elimizde olan mekanizma ve imkânları yeteri kadar harekete geçirmiyoruz. Bunu başarabilirsek bahsetmiş olduğumuz sıkıntıların önemli bir kısmının önüne geçmiş olacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız hayatını bu işe adamış. Onun öncülüğünde Türkiye, Müslümanlara karşı nefret, ayrımcılık söylemi, İslam karşıtlığı ve düşmanlığı konusunda bütün dünyayı harekete geçiriyor. Bunun en açık en somut örneğini yakın zamanda yaşadık. Kadir Gecesi’nde fanatik İsraillilerin Kudüs’te yapmış olduğu saldırı ve sonrasında Müslümanların yapmış olduğu meşru müdafaası karşısında özellikle Siyonist odakların dünyayı Filistinliler aleyhinde harekete geçirmesinden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu tavır çok önemliydi. 20 ülkenin devlet başkanıyla görüştü. İslam Ülkeleri Teşkilatını harekete geçirdi. Amerika’da tarihin en büyük gösterileri yapıldı” ifadelerini kullandı.
GEREKENİ YAPARIZ
Ana hedef ve amaçlarının insan haklarını yaygınlaştırmak ve iyi bir şekilde uygulanmasını takip etmek olduğunu ifade eden Malkoç sözlerini şöşyle tamamladı: “Biz Kamu Denetçiliği Kurumu olarak görevimiz idarenin eylem ve işlevlerini insan hakları açısından denetlemek. Bunun yanında dünyadaki bütün Ombudsmanların diğer bir görevi de insan haklarının iyi bir şekilde uygulanmasını takip etmek ve insan haklarını yaygınlaştırmak. Kamu Denetçiliği olarak biz şunu yaptık: Diyanet İşleri Başkanlığı dünyadaki en yaygın kuruluşumuz. Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları da yurt dışında bulunan Türklerle ilgileniyor. Bu iki kurumumuzla bir araya geldik ve toplantı yaptık. Kamu Denetçiliği Kurumu’nda İslam düşmanlığı ile ilgili dünyada saldırıları kaydeden bir merkez kurduk. Biz bu çalışmayı Kamu Denetçiliği Kurumu olarak yapacağız. YÖK’ten bu çalışmayı yapabilmek için bir üniversitemizi bize tahsis etmelerini istiyoruz. Avrupa’da bu konuyla ilgili her yerde en az ikişer defa toplantı yaptık. Şu anda elimizde bine yakın Avrupa’da Müslüman ve Türk Topluluklarının ve Sivil Toplum Örgütlerinin adresleri var. Onlara her gün mektup yazıyoruz. Olan vakaları bize hemen göndermelerini talep ediyoruz. Biz bu konuda gerekeni yaparız. Türkiye bunu yapacak güçtedir” dedi.