![]() |
Tweet |
Koronavirüsün ortadan kalkması için yapılan bu dualara ilişkin birkaç kelam etmek istiyoruz. Ama bundan önce Mevdudi’nin “Gelin Müslüman Olalım” isimli eserinden bir pasaj aktaracağız. Mevdudi aynen şunları söylüyor:
"...Bir hizmetkar efendisi tarafından kendisinden istenen görevleri yerine getirmek yerine, onun karşısında ellerini kavuşturup sürekli ismini tekrar ediyorsa onun için ne dersiniz? Efendisi ona diğer insanlara olan yükümlülüklerini yerine getirmesini emrediyor fakat o olduğu yerde duruyor. Elleri bağlı, ayakta durarak tekrar tekrar efendisini selamlıyor. Efendisi kötülükle savaşıp onu yenmesini istiyor fakat o hiç kımıldamıyor; onun yerine O'na secde ediyor. Bu adamın efendisine gerçekten hizmet ettiğini söyleyebilir misiniz? Ve eğer sizin de işçileriniz olsaydı ve bir tanesi bu şekilde davransaydı kararınız ne olurdu? Ne kadar zaman bu sözde kulları sadık müminler olarak kabul edersiniz? Peki sabahtan akşama kadar Kur'an'daki emirleri okuyan, fakat onları uygulamak için kendini yormayan, tesbih çekerek sürekli Allah'ın adını anan, hiç durmadan namaz kılıp güzel sesiyle Kur'an okuyan birini gördüğünüzde, "Ne kadar imanlı ve dindar bir insan" dersiniz çünkü ibadetin gerçek anlamını kavrayamamışsınız..."
***
Mevdudi'nin bu cümleleri Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından edilen ve cami hoparlörlerinden tüm Türkiye’ye dinletilen duaları aklımıza getirdi. Erbaş’ın halis bir niyetle bu duaları ettiği muhakkak ancak galiba büyük bir çoğunluğumuz Mevdudi'nin işaret ettiği ibadetin gerçek anlamını kavrayamayan insanlar grubu içindeyiz. Bence bu konu özelinde asıl ibadet insanlığın başına bela olan bu virüsün aşısını bulmak, insanlığın hizmetine sunmak ve ondan sonra da Allah'a şükredip secdeye kapanmaktır. Sadece namaz kılıp, oturduğumuz yerden dua ederek bu virüsten kurtulmaya çalışırsak Mevdudi'nin dikkat çektiği gibi ibadetin gerçek anlamını ıskalamış olan insanlar grubu içinde oluruz gibi geliyor.
Bir örnekle meseleyi biraz daha netleştirelim.. Soğuktan tir tir titrediğiniz bir gecede, “Ya Rabbi sobayı yak, Ya Rabbi sobayı yak” diye bağırarak soğuktan korunamazsınız. Soğuktan korunmanız için ayağa kalkıp sobayı yakmanız gerekir. Ya da o soğuk gecede bütün gece tesbih çekip, namaz kılıp dua ederek de soğuktan korunamazsınız. Eğer soğuktan korunmak istiyorsanız sobayı yakarak kalın bir yorganın altına girmeniz gerecektir. Özetle bu örnek özelinde soğuktan korunmanız ancak harekete geçerek soruna bir çözüm bulmanızla mümkün olabilecektir.
Ellerimizi açarak Rabbimize ettiğimiz duaların, yaptığımız ibadetlerin gerçek birer dua ve ibadet olmasını istiyorsak ettiğimiz sözlü duaları mutlaka harekete geçip “fiili dua” haline de getirmemiz gerekmektedir. .
Koronavirüs salgını özelinde Müslümanların yapacağı en büyük iş ise ellerini açıp dua etmeden önce salgına yönelik tedbirleri almak, virüsün etkisini en aza indirmek, hatta aşısını bulup insanlığın hizmetine verdikten sonra Allah’a dua edip secdeye kapanıp şükrederek bu şekilde ibadetin hakkını vermektir.
Bunu yapmazsak meselenin ana noktasını ıskalamış oluruz. İslam Alimi Merhum Mevdudi de zaten bunu anlatıyor olsa gerek...
Zaten İslam alemi son 3-4 yüzyıldır her işi Allah'a havale edip, yapması gerekenleri yapmayıp, akletmeyi, düşünmeyi, araştırmayı, keşfetmeyi, icat etmeyi, tedbir almayı vb. unsurları bir kenara bırakıp sadece namaz kılıp dua ettiği için bu haldedir bize göre...