Tweet |
Kuru, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Amerikan tarihinde sık rastlanan, beyaz ırkın üstünlüğü teorisi, ırkçılıkla ilişkilendirilen zencilere karşı uygulanarak, linç ve yargısız infaz hep olagelmiştir. ABD’ de milliyetçilik varlığı nasıl algılanmıştır?
Beyaz ırkın üstünlüğünün inancı ABD’ de felaketlere neden olduğu gibi... Amerikan ve Avrupalıların zihninde milliyetçilikle ilişkilendirilen diktatörlerin soykırım ve istila politikaları bu günde bitmemiştir. Dünyanın birçok yerinde kendilerini üstün görenleri, ırk, renk ve din adına diğer insanlar üzerinde ki uygulamalarıyla görmekteyiz. Yugoslavya örneğinde olduğu gibi. Çin’ in Doğu Türkistan’ da, İsrail’ in Filistin’ de olduğu gibi…
Sarı Trump’ la ABD’ de, beyazlar, siyahlara, dünyada ise bütün insanlık, insan hakları ihlallerinin baskısı altındadır. Amerikan halkından beyaz ırkın üstün olduğuna inanan bir kesim her zaman mevcut olmuştur. ABD’ de siyahları yeniden sokaklara taşıyan ırkçılık olaylarını dünya izlemektedir!
Amerika’nın ilk Anayasa’sı ve iç savaşından sonra yeni bir anayasa değişikliği olsa da, köle zenciler, asırlar boyunca temel insan haklarından mahrum edilmiştir. Okuma- yazma öğrenenler bile kanunla yasaklanmıştır. Bakın, Louisiana eyaletinde sekizde bir oranında zenci olan vatandaş bir tren yolculuğunda beyazlara ayrılan vagona bindiği için tutuklanmıştır. Amerikan Yüksek Mahkemesince verilen kararda “Anayasa’ da beyazlarla zencileri eşit sayıda onların vagonunda yolculuk yapması aynı vagona binmesini gerektirmez” diyerek Amerikan sosyal ve siyası hayatına sokmuştur. Bu karar siyah yerli insanların beyazlara ait okullara, otellere, lokantalara, tuvaletlere, parklara, mahallelerde bütün insan hayatının olması gereken her sosyal kuruma alınmaması için yasal bir temel oluşturmuştur. 1954, Amerikan yüksek mahkemesi ayrımcılığa son vermiş olsa da eyaletlerinde bu karara uymayan beyazların direnişleri olmuştur. İsyanlar çıkarmışlardır. 1965’ de hala ırkçı varlık yerini korumuş ve etnik kökene dayalı ayrımcılık devam etmiş ve günümüzde de varlığı koruduğu görülmekledir.
Amerika’nın Ortadoğu istila politikasını kısaca hatırlayalım; Dış işleri Bakanlarını ikisini siyahlardan seçen ABD, Ortadoğu’da ve dünyanın birçok yerlerinde, soykırım ve insan haklarını yok sayan kararlarıyla canice davranmışlardır. İnsanlara yaptıkları vahşetlerinde, Müslümanların camilerine postallarıyla girecek kadar alçaklıklarında siyah askerlerini önde tutmuştur. Aynı Amerika, tarihinde sık rastlanan beyaz ırkın üstünlüğü ile arabanın altında başına basılan siyahın görüntüleriyle yer almıştır. Vahşetleriyle Amerika’nın hedefleri için insanlık dışı uygulamaları yapan siyahlara, beyaz Amerikalılar tarafından insanlık dışı uygulama yapılmıştır! Amerika’nın uygulaması insanlık dışıdır ve kabul edilemez.
Altı çizilmesi gereken nokta, demokrasiden dünya ne anlamaktadır? Bizim anladığımız şekliyle önce insan vasfının millet çerçevesi içinde hayat bulmasıdır. Ve ABD dünyanın önünde kendi insanlarıyla ortada olan ibretlik durumunun altında kalmıştır. Bütün bu insanlık vahşetlerine rağmen dünya neden kayıtsızlık içinde var olmaktadır?”