Bakan Soylu’nun muhalif gazetecilerle ekrana çıkacağı söylendiğinde beklentiler neydi?
“Gazeteciler Soylu’ya ekranı dar edecekler!”
“Soylu çıkıp Peker’in hem kendisi hem de iktidardaki isimler ve yönetimle ilgili iddialarına gereken cevabı verecek, Peker’in maskesini düşürecek ve konuyu kapatacak!”
“Soylu, sorulara cevap vermeyecek, lafı evirip çevirecek, dolaştıracak, durumu idare edecek, yani idare-i maslahat yapacak!”
Farklı bir beklentisi olan var mıydı?
Sosyal medyadan şu yönde yorumlar da yapılıyordu:
“Soylu, böyle bir dönemde ekrana çıkmayı kabul ediyorsa, bunun arkasında mutlaka bir ‘tezgâh’ vardır, kim bilir belki gazeteciler de bu tezgâhın içindedir!”
Hatta Kübra Par, bununla ilgili iddiaları, programın başında cevaplama ihtiyacı hissetti.
…
Peki ne oldu?
Yukarıdaki beklentilerden hangisi öne çıktı, gerçekleşti dersiniz?
Durduğunuz yere ve baktığınız yöne göre değişir ama yine de bakalım.
Birinci beklenti, yani “Gazeteciler Soylu’ya ekranı dar edecekler!” beklentisi gerçekleşti mi? Hayır.
Soylu’nun sorulara doğrudan cevap vermeyip, “…konuşmamı bitireyim, şunu bir tamamlayayım, cevap vereceğim…” diyerek istediği yerde ve istediği şekilde konuşma denemeleri karşılık buldu ve Saymaz’ın bir iki kontra-atağına rağmen Soylu inisiyatifi büyük ölçüde elinde tutmayı başardı.
Yani, beklentilerin aksine Soylu, ‘kendini gazetecilere yem etmedi!’
…
Peki ikinci beklenti, yani “Soylu çıkıp Peker’in hem kendisi hem de iktidardaki bazı isimler ve genel manada yönetimle ilgili iddialarına gereken cevabı verecek, Peker’in maskesini düşürecek ve konuyu kapatacak!” beklentisi gerçekleşti mi?
Bazı AK Partililer, bunun gerçekleştiğini ileri sürse de, gerçek şu ki, bu beklenti de gerçekleşmedi.
Zira Soylu sorulara büyük ölçüde cevap vermedi. Hatta ‘yaptığı ince hamlelerle’ soruların sorulmasına bile müsaade etmedi!
Bir hesaplamaya göre 3 saate yakın süren programda, 'Veyis Ateş: 1 dk 14 saniye, Merdan Yanardağ: 2 dk 38 saniye, İsmail Saymaz: 3 dk 17 saniye ve Mehmet Akif Ersoy: 54 saniye' konuşabildi!
…
Peki ya üçüncü beklenti?
“Soylu, sorulara cevap vermeyecek, lafı evirip çevirecek, dolaştıracak, durumu idare edecek, yani idare-i maslahat yapacak!”
Bence gerçek manada gerçekleşen şey buydu.
Programı dikkatle dinlediğinizde (ki ses kayıtları çözülüp programın deşifresi yapıldığında görülecektir) Soylu, ‘sorulabilen’ soruların istediği cevapları vermiyor.
Yanlış anlamayın, ‘gazetecilerin istediği cevabı’ demiyorum, ‘soruların istediği/gerektirdiği cevaptan’ bahsediyorum. Bu ne demek?
Sorunun istediği cevap demek, sorunun varlık sebebini, yani şüpheyi ve merakı ortadan kaldıran cevap demektir. Şüpheler ve meraklar orta yerde durmaya ve milyonların ayaklarına, akıllarına dolanmaya devam ediyorsa, Soylu’nun sorulara gereken cevapları verdiğini iddia edemeyiz.
…
Son beklenti (şüphe) neydi?
“Soylu, böyle bir dönemde ekrana çıkmayı kabul ediyorsa, bunun arkasında mutlaka bir ‘tezgâh’, bir ‘mizansen’ vardır, kim bilir belki gazeteciler de bu tezgâhın içindedir!”
Ben programın bir kurgu, bir mizansen olduğuna inanmıyorum.
Ama şunu gördüm: “Gazeteciler (bilhassa Saymaz ve Yanardağ) Soylu karşısında inisiyatifi ellerine alamadı, haliyle büyük prestij kaybettiler ve ‘gerçek’ ve biraz da ‘muhalif’ gazeteci kimlikleri itibar kaybına uğradı.”
…
Peki Soylu’ya ‘kazanan’ diyebilir miyiz?
Bence diyebiliriz, çünkü Soylu istediğini büyük ölçüde elde etmeyi başardı. Hatta böylesine bir ‘başarı’ elde edeceğine program öncesinde belki kendisi bile inanmıyordu!
Ama asıl mesele, Soylu’nun kazancından ziyade, iktidarın, AK Parti’nin kazancı.
Bir diğer soru: “Soylu programdaki performansı ile partideki yerini sağlamlaştırdı mı?”
Bu net değil çünkü AK Parti’de biri ‘Erdoğan ve yakın çevresi’, diğeri de ‘Erdoğan ve yakın çevresi dışında’ olmak üzere iki çevre bulunuyor.
Soylu’nun akşam yaptığı bazı açıklamalar ve verdiği mesajlar, ‘Erdoğan ve yakın çevresi dışında’ olan çevreleri ciddi ölçüde rahatsız etti, bunların ilerleyen dönemde parti içinde muhakkak karşılığı olacak.
Nedir onlar?
“Yalınkılıç mücadele ediyorum…”
“Ben görevimi yaptım, orası hukukun işi…” (Yani Adalet Bakanlığının)
“Terörle, mafyayla, suç örgütleriyle, … mücadele ediyorum, ediyoruz…” (Peki devletin diğer birimleri?)
“Benim gücüm bu kadarına yetiyor?” (Devletin diğer birimleri sizi yalnız mı bırakıyor?
İkisoru ile bu kısmı tamamlayalım:
"Peki Erdoğan ve yakın çevresi memnun mu?"
"Soylu, bu iki çevreden hangisinde konumlanıyor?"
GELELİM MESELENİN PEKER CEPHESİNE
Gazetecilerden beklediğini bulamayanların imdadına, Sedat Peker yetişti!
Program devam ederken Peker twitter üzerinden Soylu’nun konuşmalarına ve iddialarına cevap verdi, yeni iddia ve ithamlarda bulundu, sorular sordu ve hatta Soylu’yu açıkça tehdit etti!
Peker’in twitter’daki takipçi sayısı, 24 saat içindeki 300 bin civarında artış gösterdi.
20 Mayıs’ta 570 binlerdeki takipçi sayısı, şu an itibarıyla (25 Mayıs) 930 bini geçti ve artmaya devam ediyor!
Program devam ederken twitter paylaşımları ise bazıları 60 bini bulan beğeniler aldı, daha da ilginç olanı, Soylu’yu en ağır şeylerle itham ettiği, hakaret ve tehdit ettiği sözleri, binlerce kez re-tweet yapıldı.
Yani insanlar artık 'sosyal medyada yaptığım paylaşım sebebiyle başıma şu gelir, bu gelir' diye korkmuyor!
Bunun muhakkak sosyo-psikolojik bir açıklaması vardır, bunu ülkeyi yönetenler de bunun farkındadır!
…
Ve videoların izlenme sayısı, onlar da giderek artıyor: (Bugün itibarıyla son rakamlar)
1. Video: 5 milyon 564 bin 815
2. Video: 5 milyon 322 bin 543
3. Video: 5 milyon 258 bin 996
4. Video: 6 milyon 561 bin 323
5. Video: 7 milyon 739 bin 506
6. Video: 8 milyon 962 bin 685
7. Video: 12 milyon 250 bin 008
Bunlar Peker’in kanalındaki izlenme sayıları.
Bir de bu videoları kendi kanallarından yayınlayan, mesela ilave tv, kozmik oda gibi kanallardan da videolar 1 ila 1,5 milyon civarında izlenmiş.
Demek ki Türkiye bu videoları izliyor, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ve bunun zorunlu sonucu şudur:
“Milyonlarca insan, 8. videoyu büyük bir merakla bekliyor!”
Zira Soylu’nun açıklamaları, merakı azaltmadı bilakis artırdı. Çünkü açıklamalarda net cevaplar yoktu. Soylu’dan çok Peker’in yazdıklarının merak edilmesi bunun göstergesi.
Şimdiki büyük komplo teorisi şu:
“8. Video, (belki de) hiç yayınlanmayacak!”