1xbet betist supertotobet
istanbul escort istanbul escort bayan
konya escort
istanbul escort
https://home.gis.gov.gh/
Bugun...


Mustafa USTA

facebook-paylas
Parlamenter Sisteme Değil, Monarşiye Dönelim!
Tarih: 17-04-2021 13:34:00 Güncelleme: 11-05-2021 16:49:00


En kötü sistem, ‘iyi yöneticiler’ elindeyse, ‘iyi sonuçlar’ verebilir.

En iyi sisteme sahip olsanız bile, yöneticileriniz kötü ise sonuç da kaçınılmaz olarak kötü olacaktır.

Yani 'marifet kavukta değil, kavuğu giyendedir', daha doğrusu kavuğu giyenin niteliklerindedir.

***

Şimdilerde neyi tartışıyoruz?

Parlamenter sisteme geri dönelim mi, dönmeyelim mi?

Peki parlamenter sistem, şimdikinden daha mı iyiydi ve bu sistem tartışmaları aslında kimin işine yarıyor, gelin bunları sade bir dille tartışalım.

***

Parlamenter Sistem varken, memlekette işler çok mu iyiydi? Net cevap; kesinlikle iyi değildi!

Peki, Parlamenter Sistemden (PS), Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) denilen ‘nevi şahsımıza münhasır sisteme’ geçişi, PS’nin iyi olmaması sebebiyle mi istedik? Kesinlikle hayır!

Öyleyse niye istedik? AK Parti’nin (ve elbette ki AK Parti iktidarından/yönetiminden memnun olanların) iktidarlarını sürdürmeleri için bu sisteme geçiş yapıldı.

Yani amaç, sistemleri bir araç haline getirerek (ve tabii ki halkı da araçsallaştırıp oyuna dahil ederek) AK Parti’nin iktidarını sürdürmesini temin etmekti.

İyi de burada amaç, güçlü bir yürütme değil miydi? Hani bize öyle dememişler miydi? Yürütme güçlü olunca (yani yönetenlerin yetkileri daha da artınca), işler de iyiye gidecekti.

Evet öyle demişlerdi ama öyle olmadığını herkes gördü.

‘Güçlü yürütme, yani daha çok yetki’  isteyenlere soruyoruz:

“Yürütmenin daha güçlü olması neden isteniyordu, yani yürütme daha güçlü olunca ne değişecekti?”

Ülkede işlerin iyiye gitmemesinin sebebi, ülkeyi yönetenlerin ellerindeki yetkilerin yeterli olmaması olabilir miydi?

Kesinlikle öyle değildi, bilakis mevcut yetkiler, bu ülkeyi cennete çevirmek için yeterdi de artardı bile.

Yeter ki istenseydi, ama istenmedi!

***

PS olmadı, CHS de olmadı. E şimdi ne olacak? Yeni bir sistem mi deneyeceğiz? Mesela (zaten var olan) oligarşinin adını koyup resmileştirebilir miyiz?

Veya daha da ileri giderek (öyle ya yürütme daha da güçlü olmalı diyoruz ya) krallık ilan edebilir miyiz, yani monarşiye geçebilir miyiz?

İster 37 diyerek devam edelim, ister 1 diyerek sıfırdan başlayalım!

Yok (çok istesek de) o kadar ileri gidemeyeceğimizi biliyoruz! Öyleyse geri mi döneceğiz? Parlamenter sisteme yani.

Bir ileri iki geri, peki nereye kadar?

***

Efendiler, 'mesele sistem meselesi değildir, mesele insan meselesidir!' Ne zaman anlayacaksınız?

Geçmişte de öyleydi, bugün de öyledir, gelecekte de farklı olmayacak.

Mesele insan meselesidir, çünkü sistemleri kuranlar da, kullananlar da insanlardır.

***

Peki şimdi biz sistemleri tartıştığımızda (daha doğrusu birileri bize sistemleri tartıştırdığında) ne oluyor/olacak?

Olan şu; sistemleri yönetenlerin hataları, beceriksizlikleri, sistemlere yükleniyor ve bu beceriksizler takımı aklanıyor.

Yani, soyut sistemlere hayat veren somut varlıklar, yani insanlar, yani o sistemi yönetenler suçlu değil, elle tutulamayan, gözle görülemeyen ve haliyle kendini savunamayan sistemler suçlu, öyle mi?

Bu toplum bu kadar saf olamaz, olmamalı!

***

Soruyoruz; siz, yani sistemleri kullananlar, daha çok yetki isteyenler…

"Toplumun büyük kısmı için hangi iyi şeyi yapmak istediniz de sistem(ler) buna izin vermedi?"

Mesela haksız kazancı engellemek, gelir dağılımında adaleti sağlamak, fırsat eşitliğini temin etmek, adil bir vergileme sistemi kurmak, adil bir hukuk sistemi kurmak ve çalıştırmak, emeğin hakkını vermek, istihdamı artırmak, kamu kaynak ve imkanlarını adil bir şekilde toplumun yararına kullanmak, rüşvet, iltimas, yolsuzluk ve hırsızlıkla savaşmak, temel hak ve hürriyetlerin önündeki engelleri kaldırmak, çevreyi korumak, vb…

Bunların hangisini yapmak istediniz de, sistem size mani oldu?

Geçmiştekiler cevap veremediler ama hep istismar ettiler…

“Aslında biz iyi yöneticilerdik ama bize iyi şeyleri yaptırmadılar” dediler, toplum da maalesef bu masallara inandı.

Hatta bu ülkenin siyasi tarihi, büyük oranda bu masallar üzerine yazıldı.

Peki ya bugünküler?

Ne diyorlar? “Biz aslında iyi insanlarız, iyi şeyler yapmak istiyoruz ama maalesef sistem izin vermiyor!”

Hangi sistem? İktidarın yanında ve yakınında olanların ‘iyi şeylere gark olduğu’ ama ‘uzaktakilerin avuçlarını yaladığı’ sistem mi?

Peki sizin şikayet ettiğiniz sistem hangisi idi? Şu an kullandığınız sistem mi?

Peki nasıl oluyor da şikayet edilen bu sistem sizin için iyi, bizim için kötü sonuçlar üretiyor?

Yoksa buna da kader mi diyeceksiniz?

***

Şayet her şeyi yoktan var eden bir İlah olmasaydı…

Ve o İlahın kullarına verdiği akıl ve o aklın meseleleri sebep-sonuç ilişkileri içinde kavraması/anlaması (yani bilim) olmasaydı…

Ve bütün bunların, sebeb-i varlığımız olan bir imtihan vesilesi olduğuna inanmamış olsaydık…

İnanın delirmemek işten değildi.

***

Tabii mesele sizin için de sistem meselesi değil, siz bunu çok iyi biliyorsunuz, biz de sizin bunu bildiğinizi çok iyi biliyoruz.

Çünkü sizin adına sistem dediğiniz ve kötü gösterdiğiniz şey, aslında size 'o kötü sistem içerisinde geniş hareket alanları' sağlıyor. İyi şeyleri siz yapıyorsunuz fakat kötü şeyleri sistem!

Bu tam da şuna benziyor: Karşınızda günlerdir aç olan biri varken siz tıka basa yiyorsunuz. Yemeğinizi onunla paylaşmak yerine, “Sen benim böyle yediğime bakma, aslında hiç de sağlıklı bir şey yapmıyorum, ne mutlu sana bak hiç yemiyorsun!” diyorsunuz.

Yani, “Bu sistem bizi de bozdu be birader!”

Siz karnınızı doyururken, o aç kalıyor. Yani sistem sizi doyuruyor ama onu aç bırakıyor.

***

Ve gelelim neticeye…

Bu sistem tartışmaları aslında en çok da AK Parti’nin işine yarıyor.

Tablo şu; varsa ülkede bir problem, bu Erdoğan ve AK Parti’nin değil, yani ülkeyi yönetmek için yetki kullanan ve sorumluluk taşıyanların değil, önce parlamenter sistemin, ardından da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yüzündendir!

Yani bütün suç, soyut sistemlerindir, onları kullananların hiçbir suçu yoktur!

Ve böylece sistemleri kullananlar aklanacak, ibra edilecekler. Ne âlâ memleket!

***

Gelelim büyük fotoğrafa.

Büyük fotoğraf şöyledir; memlekette yüzyılları bulan bir sömürü mekanizması vardır, bu mekanizma her dönem kendini yeniden üreterek yoluna devam etmektedir. Trene binmeye başaranlar mutlu, binemeyenler mutsuzdur.

Ve bu düzen, adına sistem denilen şeylerle kurulur, ayakta tutulur ve sürdürülür. Çünkü her gelen sistem, tıpkı giden sistem gibi, sömüren gurubun işine yaramaktadır. Adına ister monarşi, ister cumhuriyet, ister demokrasi deyin…

Ya da PS veya CHS, hiç fark etmez. Çünkü düzen, tıkır tıkır işlemeye devam eder.

Osmanlının yıkılışı ve Cumhuriyetin kuruluşu bu düzeni değiştirmediği gibi, CHP’den DP’ye, ondan askerlere, oradan tekrar sivillere ?, koalisyonlara, sonra ANAP, DYP, CHP, DSP, MHP, AKP diye devam eden bu oyun, sizi aldatmasın. Kazananlar ve kaybedenler değişmiyorsa, hiçbir şey değişmiyor demektir.

Daha doğrusu, kazanmanın ve kaybetmenin şartları, toplum yararına olacak şekilde yeniden kurulmadıkça, o sistemin değil de bu sistemin gelmesi veya gitmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.

Ta ki, karşılığını Allah’tan başka kimseden beklemeyen (veya inanmasa bile güce meydan okuyan) birilerinin çıkıp da gelmesine kadar…

O güne kadar, sistemler de, sistemleri kullananlar da güvendedir, yolları açık olsun!





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
Henüz anket oluşturulmamış.
HABER ARA
YUKARI