1xbet betist supertotobet
istanbul escort istanbul escort bayan
konya escort
istanbul escort
https://home.gis.gov.gh/
Bugun...


Gökhan DİHKAN

facebook-paylas
AK Parti'nin Ortaya Çıkardığı 5 Büyük Kriz!
Tarih: 29-04-2023 20:22:00 Güncelleme: 29-04-2023 20:28:00


Akademisyen Fethi Açıkel, “Kutsal Mazlumluktan Makyavelist Despotizm’e-AKP Otoriterliğinin Psikopatolojisi” isimli kitabında  AK Parti'nin OHAL ve darbe koşullarında Türkiye'ye empoze ettiği, beş büyük ve derin kriz saptaması yapar. Bu beş kriz devletin kurumsallık krizi, demokrasi krizi, dış açık ve dış borç krizi, diplomasi krizi ve değerler krizidir. Bu çoklu krizleri, Türkiye'yi her türden boyunduruğa ve bağımlılığa maruz bırakan, Türkiye'nin kurumlarını, kurullarını tasfiye ve felç eden tek kişilik hükümet sisteminin kaçınılmaz bir sonucu olarak gören Açıkel bu tespitlerinde oldukça haklı görünmektedir. AK Parti hükümetleri ne yazık ki hâkim konuma geldiği yaklaşık çeyrek yüzyıllık dönemde Türkiye'yi iktidarda kalabilmek için otoriterleşen ve her türlü Makyavelizmi, kayırmacılığı, inkârcılık ile fırsatçılığı siyasal iktidarının kuralı haline getiren bir yapı görüntüsü verdi.  

 

AKP'nin popülizminin neden olduğu, beş katmanlı krizi ortaya koymak gerekirse şunları söyleyebiliriz:

 

Bu krizlerden ilki, en vurucu, en derin olanı Türkiye'nin, kamu geleneğini, bürokrasi birikimini ve liyakatli kamu insan kaynakları yetiştirme kültürünü ortadan kaldıran devlet krizidir. Bu devlet krizi, Türkiye'yi birincil yakınlık bağlarına tabi kılan, kurumsal kapasitesini ve kamu bürokrasisini zaafiyet içine düşüren bir kurumsal bunalım görüntüsüdür.

 

Türkiye'nin kurumsal yıkımını izleyen ikinci kriz ise demokrasisizleştirme ve hukuksuzlaştırma krizidir. AK Parti'nin kutuplaştırıcı otoriter popülizmiyle demokrasinin en temel çalışma ilkesi olan güçler arası denge ve denetleme mekanizmaları aşama aşama ortadan kaldırılmıştır. Siyasal iktidar kendisini dengelenme ve denetlenmeden imtiyazlı bir konuma ulaştırmaya çalışmıştır. Hesap verebilirlik, denetlenebilirlik ve şeffaflık ilkelerinin neredeyse tamamı terk edilerek bunun yerine keyfilik düzeni keyfice yerleştirilmiştir. Böylece ülke şeffaf yönetim ilkelerinden hızla uzaklaşmış; siyasetin tekelleşmesi ile birlikte siyasal çoğulculuk yerini siyasi kabileciliğe bırakmıştır. Siyasal kabileciliğin doğal bir sonucu da rövanşist ve hoşgörüsüz bir siyasal kültürün yerleşmesi olmuştur. Bu durum her daim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarına yansımaktadır.

 

AKP'nin neden olduğu üçüncü derin kriz, Türkiye'yi neoliberalizmin özelleştirme dogmatizmine teslim ederek ekonomik planlamayı ve kurumsal özerkliği önceleyen tüm kalkınmacı geleneklerini yıkan ve kendi yeterlilik, dışa bağımlılık krizlerine neden olan Türkiye'nin dış açık ve dış borç krizidir. Türkiye'nin ara mal, hammadde ve altyapı alanında ülke sanayisi açısından en kritik sektörlerdeki kurumlarını, fabrikalarını yanlış özelleştirme politikaları ile tasfiye ederek Türkiye'yi bağımlı ve kendi yeterliliği düşük bir ekonomi haline getirmiştir.

 

İslâmcı gelenekten gelen ve ılımlı muhafazakar bir çizgiye oturma iddiasıyla küresel destekleri arkasına toplayan AK Parti'nin ortaya çıkardığı krizlerin dördüncü ekseni de dış politika krizidir. Bu kriz temelde dış politika teamüllerimizde ortaya çıkan sapmaların sonucudur. Türk dış politikası, Ortadoğu'dan Afrika'ya, Güney Asya'dan Orta Asya'ya kadar bir İhvancı milliyetçiliğin hizmetine girmiştir.

 

AKP'nin Türkiye'de inşa ettiği otoriter ve popülizminin neden olduğu beşinci büyük kriz, değerler krizidir. İktidara geldiği ilk günden bu tarafa siyasal liberalizmden muhafazakar demokrasiye, pan-İhvanizmden otoriter Avrasyacılığa kadar siyasal yelpazede bulunan hemen hemen bütün ideolojileri ve kavramları kullanıp tüketen AK Parti, halkımızın ve kamu hayatımızın üzerinde yükselip önem atfettiği kurucu değerleri de sarsmıştır. Siyasette adil rekabet, görev teslimi ve çoğulcu hoşgörü geleneklerimizin tamamı, AKP'nin şahsileşmiş bir otoriter rejim kurma sürecinde yerle bir edilmiştir. Aynı şekilde, kamu yönetiminde liyakat ve ehliyet gibi yüzlerce yıllık devlet ve bürokrasi geleneğini ayakta tutan ilkeler; kayırmacılık, körü körüne sadakat ve lidere yaranmacılık kültürüyle yer değiştirmiştir.

 

14 Mayıs seçimleri ülkede baş gösteren bu beş büyük krizin devam mı edeceği yoksa ortadan kaldırılması noktasında bir fırsat mı sunacağı anlamında hayati bir tercihi gözler önüne sermektedir.

 

 

 

 





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
Henüz anket oluşturulmamış.
HABER ARA
YUKARI