AKP Trabzon 1. Sıra milletvekili adayı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu kent meydanına asılan afişlerin bir kısım ücreti olan 400 bin TL'yi Karayollarına fatura etmiş.
*
Evet Sayın Bakan bir cevap vermenizi bekliyoruz..
Partinizin afişlerinin bedelini niye devlet kurumuna ödettiriyorsunuz? Siz zahmet etmeyin biz sizin adınıza ironiyle cevap verelim..
Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu: “Bütün devlet kurumları Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çiftliğidir. AK Parti de Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın partisi olduğuna göre partimizin afişlerinin bedelinin devlet kurumları tarafından ödenmesinde bir sakınca yoktur. Biz ne yaparsak yapalım haklıyızdır. Cumhurbaşkanımızın destekçileri, milletimiz 14 Mayıs'ta bunu ispatlayacaktır ! Kılıçdaroğlu çatlasın da patlasın!
***
1981 yılında ABD Başkanlığı görevine başlamasından yaklaşık bir ay sonra dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan ve eşi Nancy Reagan, Beyaz Saray’da akşam yemeğini yedikten sonra hiç beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar.
Görevli garson yemeğin hesap faturasını getirmiştir. Baş kahyanın bir garsonla gönderdiği hesap faturasında sadece o akşamın değil son bir ayın bütün yemeklerinin hesabı da yer almaktadır.
Sadece yemekler de değil…
Ağırladıkları kişisel misafirlerin, bir aydır kullandıkları kuru temizleme hizmetinden, diş fırçası, diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerine kadar bütün kişisel malzemelerin ücreti de miktarlarıyla beraber kaydedilmiştir.
Ronald Reagan, hesabın büyüklüğüne şaşırsa da görevlinin getirdiği faturayı gülümseyerek alır ve muhasebeye maaşından ödenmesi talimatı verir.
Kocasının aksine Nancy Reagan’ın şaşkınlığı çok daha büyüktür. Anılarında, ‘kimse bize Başkan ve Eşinin Beyaz Saray’da yaşarken yedikleri yemeklere ve kullandıkları günlük malzemelere para ödemek zorunda olduklarından bahsetmemişti’ diye anlatıyor o şaşkınlık anını.
ABD eski Başkanı Bill Clinton’un eşi Hillary Clinton‘ın, bu yıl yayınlanan “Hard Choices” kitabının tanıtım ve imza gezilerinden birinde, Beyaz Saray’dan ayrıldıkları zaman, ‘borç içinde ve beş parasız olduklarını’ söylemesi, sosyal medyada büyük yankı yapmıştı.
Hillary Clinton, sekiz yıl kaldıkları Beyaz Saray’dan taşınınca Washington DC’de ve New York’ta mortgage kredisiyle iki ev aldıklarını, bu kredi ile kızları Chelsea’nin Stanford Üniversitesi parasının kendilerini, 2001 kışında 12 milyon dolar borcu olan olan bir aile haline getirdiğini anlatacaktı.
Peki, 8 yıl boyunca yıllık ortalama 500 bin dolar maaşı olan ve kira gideri olmayan bir aile niçin Beyaz Saray’dan beş parasız ayrılacaktı?
ABD Başkanları Beyaz Saray’a kira ödemez ama onun dışındaki herşey maaşlarından kesilir.
Beyaz Saray, devletin ABD Başkanı için tahsis ettiği misafirhanedir ve orada 4 ya da 8 yılını geçirmek zorunda olan her aile, kendilerinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını kendisi karşılamak durumundadır.
Sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafını Amerikan vergi mükellefleri öder.
Geri kalan kişisel mutfak giderleri, hizmet ve malzemelerin ücreti Başkan ve ailesine aittir.
Başkan takım elbiselerinin kuru temizleme ücretini kendisi ödemek zorundadır.
Konutun başkan ve ailesinin kaldıkları kısmındaki temizlikçi, garson ve hizmetçilerin çalıştıkları süredeki saat ücretini de başkan öder.
Kısacası, kira ve elektrik faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemek zorundadırlar.
Çünkü, ABD bir monarşi değil bir cumhuriyettir ve bu konut da bir ‘saray’ değil bir evdir.
Washington DC’de ‘’1600 Pennsylvania Avenue’’ adresinde bulunan dünyanın bu en ünlü evinin adı Türkçe’ye yanlış şekilde ‘Beyaz Saray’ diye çevirilmiş olsa da, aslında İngilizce’deki orijinal adı ‘White House‘ yani ‘Beyaz Ev‘dir.
Ve ABD’ye devlet başkanı seçildi diye kimse, devletin parasını keyfince harcayamaz. Sadece bu ev içinde de değil her yerde…
ABD Başkanı, şehir dışı tatil masraflarını, hafta sonlarını geçirmek istediğinde Camp David’teki dinlenme evinin haftasonu masraflarını kendi cebinden karşılamak zorunda.
Yine örneğin başkan, ABD Başkanlık uçağına, devlet delegasyonundan olmayan tek bir kişi bile bindirecekse, (kardeşi bile olsa), bir ticari yolcu uçağının ‘first class’ uçak bileti miktarınca devlete para ödemek zorundadır.
Gerald Ford’tan George W. Bush’a kadar 6 başkan döneminde bu evin ‘baş kahyası (chief usher)’ olmuş Gary Walters’ın deyişi ile, başkan ve ailesi bu evin 4 veya 8 yıllık kira sözleşmesine sahip kiracılarıdır.
İstedikleri yemekler pişirilir, malzemeler ve ürünler istedikleri markalardan seçilir ama parasını Amerikan halkı değil, Başkan ve ailesi maaşlarından öder.
Ve doğal olarak fiyatın yüksekliğine alışmaları zaman alır.
Çünkü başkanlar ve ailelerine verilen hizmet 5 yıldızlı otel kalitesinde olduğu gibi başkanın bunlar için ödeyeceği para da 5 yıldızlı otel fiyatları düzeyindedir.
Devlet konutu diye cüzi ücretlendirme yapılmaz. Walters, ‘yemek, hizmet ve malzemelerin pahalı olduğundan yakınmayan tek bir first aile hatırlamıyorum’ diyor.
George W. Bush’un eşi Laura Bush da, “Spoken from the Heart” adlı anı kitabında, Beyaz Saray’da yaşamanın ne kadar pahalı olduğundan yakınıyor.
Onu en çok zorlayan konulardan biri de, hergün saçlarını yapan kuaföre, devleti temsil edeceği törenlere giderken bile olsa, ücretini kendisinin ödemesi olmuş.
Bayan Bush kitabında, faturanın aylık geldiğini ve Başkan ve eşi ile iki kızının bütün yemeklerinin, kullandıkları bütün kişisel malzemelerin, kuru temizleme dahil tüm hizmetlerin, garsonların ve temizlik görevlilerinin saat başı ücretinin, özel misafirlerinin tüm masraflarının bu faturada yer aldığını yazıyor.
‘’Ülkenin First Lady’si olarak giyeceğim kıyafetlerin de özel tasarım olması gerektiği şartı vardı ama elbisenin ücretinin yanı sıra bu tasarımların ücreti de yine benden tahsil ediliyordu.’’
ABD Başkanlarının maaşına en son 1999 yılında zam yapıldı. Buna göre ABD Başkanın çıplak maaşı yıllık 400 bin dolar civarında. 50 bin dolar da görev tazminatı ödenir.
Bu her iki ödemede vergiye dahildir. Başkan bunların gelir vergisini ödemek zorunda.
Bunların yanı sıra başkanın gezileri için, vergiden muaf yıllık 100 bin dolar harcırah ödenir.
Ancak, Beyaz Saray faturasının yüksekliği göz önüne alındığında bir ABD Başkanı, maaşının neredeyse tamamını aylık giderlerine harcar.
Yani ayrıca bir serveti yoksa, Beyaz Saray’da ‘ucu ucuna’ yaşamak durumunda…
Belki de bu yüzden Başkan Gerald Ford, Beyaz Evi, ‘Bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutu’ diye tanımlamıştı.
Beyaz Ev, kompleks bir yapıdır. Aynı anda hem bir konut, hem bir müze ve hem de bir devlet dairesidir.
ABD dünyanın süper gücü olmasına rağmen, Beyaz Ev, dünyadaki en büyük devlet başkanı sarayı değil, aksine büyük devletler içindeki en küçük devlet başkanlığı konutlarından biridir.
Sadece bir katından, dünyanın en büyük devletinin yürütme organı yönetilir.
”1700’lerin dünyasında 13 kolonili devlet için inşa edilmiş, bugün dünya lideriyiz. Bu ihtiyaca uygun çok daha büyük bir saray yapalım” diyen tek bir başkan bile olmamıştır.
Kimsenin aklına böyle bir şey gelmez. Çünkü, Beyaz Ev, ABD demokrasisinde ‘devamlılığın’ da sembolüdür.
Ve yine Beyaz Ev, kendi toplumundan izole bir yer de değil. Dünyada, içinde başkan yaşadığı halde halkının ziyaretine açık tek devlet başkanlığı konutudur.
Çünkü Amerikan tarihinin en önemli kültür müzesidir. Haftalık ortalama ziyaretçi sayısı 30 bindir.
Başkanın penceresinin bir kaç on metre uzağındaki bahçe demirliğinin önü ise ABD’nin en ünlü gösteri ve protesto yeridir.
Beyaz Ev, başkanlar için kalıcı bir ihtişam ve keyif sarayı değil geçici bir barınma ve hizmet yeridir.
Başkan Truman’a göre, ‘dışı çok gösterişli bir hapishane‘den başka bir şey değildi.
Ronald Reagan ise, buradaki yılları boyunca kendisini sürekli bir akvaryum balığı gibi hissettiğini anlatır.
Michelle Obama da geçtiğimiz yıl, ‘’çok iyi dekore edilmiş bir hapishane’’ olarak niteleyecekti.
Bu eve kiracı başkanlar aileleriyle gelir geçer. Mülk sahibi Amerikan halkıdır...
Bizim sistemimize ne kadar benziyor(!) değil mi.?
(Nusret Öker sayfasından alınmıştır)
***
Duyuyor musunuz AKP'liler !
Sabah akşam küfrettiğiniz, emperyalistler diyerek eleştirdiğiniz Batı'da, Amerika'da işler nasıl yürüyor bakın yukarıda yazıyor, bakın da halinizden utanın biraz !
Şimdi size sormak lazım..
Devletin işini yaparken devletin mumunu, kendi özel işini yaparken kendi özel mumunu kullanan Hz. Ömer'in adaleti ve hassasiyeti, Hz. Ömer'in ahlakı siz müslüman AKP'liler de mi var, yoksa kafir dediğiniz bu ABD başkanlarında mı?
İslam ahlakıyla ahlaklanmayı elin Amerikalılarından tekrar öğrenmek durumunda kalıyoruz sizler yüzünden !
Avrupalı ve Amerikalı, Müslüman olursa İslam ahlakıyla donanmış gerçek bir müslüman, sahabelerin yaşadığı gibi gerçek bir İslami hayat yaşar !
Biz ise utanılacak haldeyiz.
ABD Başkanları Beyaz Saray'da hem kendilerinin, hem de misafirlerinin yediği yemeğin parasını maaşından ödüyor; bizimkiler milletin parasıyla yaptırdığı milyar dolarlık yatırımların ihalelerinden kendilerine milyonlarca dolar komisyon alıyor, partilerinin afişlerini devlet kurumlarına fatura ediyor !
Millet 14 Mayıs’ta ya bu düzene bir “DUR” diyecek, ya da bu ahlaksız düzen aynen kaldığı yerden “DEVAM” edecek !