Derrida ise cevabının bir bölümünde şu ifadelere yer verir: "Sorunda Batılı üçlüyle ilişki dâhilinde dile getirdiğin bu üç kelimenin Batılı bir üçlü olup olmadığını bilmiyorum fakat her durumda bu üç kelimeye bakacağım. Bu üç kelimeyi yeniden bağlayacağım: bilimcilik, sekülerizm, kapitalizm. Birincisi, bilimcilik iğrenç bir şey; bu bir ilim, eğitimcilerin, bilim adamlarının alanı değil. Bilimsel uygulama her zaman bilimcilikten uzaktır. Bilimcilik, bilimsel gücün pozitivist iddiasıdır; ilim ve bilim değildir. Bu yüzden bilimcilik her zaman kötü bir şeydir. Sekülerizminse halihazırda kendi dönüşümü için çağrıda bulunmakta olduğuna inanıyorum ve bu, bugün Fransa'da gerçekleşiyor. Daha önce bahsettiğim 'gelecek demokrasi' kavramı, aynı zamanda politik olanla dini olanın karıştırılmadan tamamen kalıcı ve tutarlı bir şekilde ibadet özgürlüğünün ve mutlak dini özgürlüğün Devlet tarafından garanti altına alınmasını da kapsayarak; sekülerizmi politika, teokratik ve teolojik olanın ayrılması olduğunu farz ediyor. Böylece politik olana ait belli bir sekülerizmi gerektiriyor. Bir zamanlar Fransa'da olduğu gibi, Devletle din arasında kriz çıktığında uygulanan agresif bir zorlama olan bir sekülerizm kavramına bugün ihtiyacımız yok zannediyorum. Laik bugün kendisine karşı daha titiz, dinî kültürlere ve dini uygulamaların özgürce, tümden ve kafa karışıklığı olmadan var olma ihtimaline karşı daha hoşgörülü olmalıdır. Tabii ki bir toplumdaki otonom bireylerin ne olduğunu çok da iyi bildiğime emin değilim. Otonom birey, kadın ya da erkek kendini veya kendi hukukunu egemen bir özne vermiş olarak burada yine böyle bir bireyin özgürlüğünün ötekinin hukukunu belli bir şekilde kabul ettiğini, yani belli bir heteronomiyi öngördüğünü önermek isterim. Bir anlamda, hukuk her zaman ötekinin hukukudur. Fakat bu heteronomi, esareti veya boyun eğdirmeyi öngörmez. Dindar topluluk boş bir alanda, boş alanı işgal etmeden ve bireyin özgürlüğüne saygı duyarak kendini dindar bir topluluk olarak gayet güzel organize edebilir. Diğer bir deyişle, kişisel olarak -fakat belki de burada kişisel bir duyarlılığımı tercüme edeceğim- her zaman bireyi bastıran ve bireyin dinsiz bir vatandaş olarak hareket etmesini önleyen herhangi bir sürü halinde yaşayan topluluğa, dini cemaatçiliğe karşı direnmeye meyilli olmuşumdur. Biri dindar olabilir elbette, yine de dini cemaat tarafından güdüldüğünü hissetmeden, cemaatten olmayan bir vatandaş olarak davranabilmelidir..."
***
Derrida filozof olmanın hakkını veriyor..
Şahane bir tespit şu : 'Bilimcilik bilimsel gücün pozitivist iddiasıdır'
Aynen öyle gerçekten..
Türkiye'deki seküler Kemalistler mesela bu anlamda bilimcilerdir..
Bilimsel gücün pozitivist iddiasının yılmaz bekçileridir bunlar..
Bilimi savunmak adına metafizik her türlü durumu, olayı ve kavramı dışlarlar.
Biz şahsen bunu kabul etmiyoruz..
Bu tip adamların da gerçekten bilim adına bir şey ürettikleri de görülmüş değildir, bolca heykel yapıyorlar mesela bu ülkede..
Derrida, "Devletle din arasında kriz çıktığında uygulanan agresif bir zorlama olan bir sekülerizm kavramına bugün ihtiyacımız yok zannediyorum" diyor.
Sekülerizm kavramını toptan çöpe atmak lazım gibi..
Sekülerizm aslında teolojik bir kavram.. Şeytan'a ait bir Yeni Dünya Düzeni'nin inşa edilmesine olanak sağlayan ama aynı zamanda insanları da ayakta uyutan oldukça yararlı bir kavram satanistler açısından..
Ayrıntılı bilgi edinmek isteyen piyasadaki İlluminati kitaplarını okuyabilir.
"Her zaman bireyi bastıran ve bireyin dinsiz bir vatandaş olarak hareket etmesini önleyen herhangi bir sürü halinde yaşayan topluluğa, dini cemaatçiliğe karşı direnmeye meyilli olmuşumdur" diyor Derrida ve bizce son derece haklı..
Bireylerin insan olarak istedikleri inanca bağlanma ve o inancı yaşama hakkı vardır.
Ateist bir insan da toplum içerisinde yaşama hakkı bulmalı, kendi inançsızlığının propagandasını bile yapabilmelidir bize göre..
Ateistin yaptığı propagandayla dinini değiştiren müslüman varsa o adamın din değiştirmeden önce ne kadar müslüman olduğu da tartışmalıdır..
Sonuç olarak şunu da eklemek lazımdır ki müslüman açısından da; ateist, agnostik vb. insanlar açısından da hayat görüşlerinin, hayatı anlamlandırma biçimlerinin ötekine zorla dayatılmasının önüne geçilmeli, iş dayatmaya varmamalıdır !
Ama bunu sağlayacak olan sistem de yine bize göre laik devletin öngördüğü değil; İslam şemsiyesi altında bir İslam Cumhuriyetiyle yaşanması mümkün olan, Allah'ın indirdikleriyle hükmedilen bir düzenden geçmektedir.