CHP Genel Başkan aday adayı Prof. Örsan Öymen, Doğu Karadeniz turu kapsamında geldiği memleketi Trabzon’da, bugün CHP İl Başkanlığını ziyaret ederek örgütle bir araya geldi ve gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
CHP yönetiminin Anayasa’da yer alan laiklik ilkesinin uygulanması konusunda üzerine düşeni yapmadığını savunan Prof. Örsan Öymen, partinin sol politikalardan da uzaklaştığını söyledi. Bir soru üzerine laiklik ilkesinin dinsizlik olmadığını dile getiren Öymen, şöyle konuştu:
“Eğitimin ve siyasetin dinselleşmesi temel bir sorun. Serbest piyasacı, özelleştirmeci, kapitalist ekonomik sistemin yarattığı sorunlar da ayrı bir mesele. Dolayısıyla hem sol ekonomik politikaların uygulanması hem de laikliğe sahip çıkma konusunda mevcut CHP yönetimi büyük bir zaaf gösterdi. Laiklik dinsizlik değildir. Dinin, siyaset, eğitim, ekonomi ve hukuk işlerine karışmamasıdır. Bu koşulda dindar vatandaşların da inanç özgürlüğünü güvence altına almaktır. Bu anayasa maddesidir. Anayasanın 24’üncü maddesini okursanız, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi, ekonomik ve hukuki yapısının kısmen bile olsa din kurallarına dayandırılamayacağını görürsünüz. Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı buna uymakla yükümlüdür”
Sayın Öymen Laiklik ile ilgili hassasiyetini bulduğu her fırsatta dile getiren bir akademisyen.. Kendisinin düşüncelerine saygı duymakla beraber kendini Müslüman olarak tanımlayan bir insanın Laiklik ilkesiyle barışamayacağını Kemalist Profesör Anıl Çeçen'in benim de noktasına virgülüne kadar her cümlesine katıldığım tespitlerine bakarak ortaya koymakta fayda bulunuyor. Hem İslamcı kesimde hem Kemalist kesimde işinin ehli donanımlı insanlar Laiklik ile İslam'ın hiçbir şekilde barışamayacağını son derece yerinde donelerle ortaya koyuyor.. Bakın Anıl Çeçen İslamiyet ve Laiklik konusunda neler söylüyor:
"Müslümanlığın çıkmasından sonra kurulan İslam devletlerinin hiçbirisi laik değildirler, çünkü İslamiyet laikliği kabul etmez. İslam, toplumsal yaşamı olduğu kadar devlet düzenini de kurmak ister. İslamiyet her konuda düşünce ve ilke getiren total bir dindir. Bütün dinlerde olduğu gibi İslamiyet de yeryüzünde Tanrı buyrukları doğrultusunda bir düzeni gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. İslam dini, özü bakımından toplum ve devlet yaşamlarını düzenleyen bir dizge kurmaktadır. Bunun sonucu olarak da, din tüm devlet yönetimini egemenliği altına almış, siyasal yaşamı tümüyle sınırlamıştır. Dinin aynı zamanda topluma egemenliği, tüm ahlak ve insanlık değerlerine egemen olması sonucunu doğurmuştur. İslam dini geniş yapısı nedeniyle kişilerin tüm davranışlarını, aile içindeki ilişkilerini, iş yaşamını yönlendiren değer yargılarını da göstermektedir"
Dolayısıyla burada da görüldüğü üzere İslam ve Laiklik doğaları gereği barışamaz nitelikte özellikler arz ediyor. Zira İslam vicdanlara hapsedilmeyi kabul etmiyor ve siyasetten, ekonomiye, hukuktan, toplumsal yaşama, eğitime kadar her alanı düzenleme yetkisi istiyor. Buna biz kısaca her alanda ‘Allah’ın indirdikleriyle hükmedilmesi’ adını veriyoruz.
Sayın Öymen agnostik biri.. Laikliği bu kadar şiddetle savunmasını anlayabiliyoruz ama bir Müslüman açısından bunun mümkün olmadığını da lütfen kendisi kabul etsin.
Son bir alıntı daha yaparak yazımızı noktalamak istiyoruz. Muhtemelen Sayın Öymen aşağıda yazılanları da komplo teorisi saçmalıklar olarak değerlendirecektir ama biz dostane uyarımızı ve tavsiyemizi yapalım. Okült konulardaki uzmanlığı ile tanınan Araştırmacı-Yazar Turgut Gürsan bakın Sekülerizmin, laikliğin gerçekte ne anlama geldiğini, neye hizmet ettiğini ne şekilde ortaya koyuyor:
"..Gerçekte İlluminati sekülerizmi 18.yüzyılda devleti dinden, Hristiyanlık'tan ayırarak, onun yerine kendi dinini ikame etmişti. 18.yüzyıldan başlayarak sürdürülen çok kapsamlı bir propaganda kampanyasıyla Hristiyanlık'ın akılcılığa ve bilimsel bulgulara ters düştüğü iddia edilmişti. Paradoksal olarak İlluminati sekülerizmi ateizme değil, okült öğretilere dayanıyordu. İlluminati'nin üst kademelerinde insanları özgürlüğe kavuşturanın Lucifer olduğu öğretiliyordu. Lucifer insanlara mutlak gerçeğin olmadığını öğretiyordu. Yine bu öğretiye göre, ahlak denilen şey cahil kitlelerin uydurduğu bir şeydi. İlluminati için tek geçerli şey irade idi. Ancak onunla bütün korkuları yenmek mümkündü. 18.yüzyılda İlluminati programının özü kendilerinin batıl inançlar dediği bütün dinleri ortadan kaldırmak ve istedikleri her şeyi yapmak özgürlüğüne kavuşmaktan ibaretti"
İşte böyle Sayın Öymen.. Biz Turgut Gürsan’dan alıntı yaptığımız paragrafın Laikliğe ve Sekülerizme dair gerçek ve doğru tahliller içerdiği kanaatini taşıyoruz. Umarım bundan sonra laiklik ile ilgili değerlendirmelerde bulunurken bu tahlilleri de göz önünde bulundurursunuz..