Milliyetçi Hareket Partisi'nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş'in Kürt kimliğine ilişkin tutumunun özeti onun şu ifadelerinde tespit edilebilir. Türkeş bir konuşmasında, "Onlar ne kadar Kürtse ben de o kadar Kürdüm, ben ne kadar Türksem onlar da o kadar Türktür" ifadelerini kullanmıştır. Hem Kürt kimliğinin inkârına hem onu -göreceleştirerek -Türklüğe bağlı olarak, tanımaya elveren, verimli bir muğlaklığı vardır bu sözün. MHP/ülkücü ideoloji, öteden beri bu muğlaklık zeminini terk etmemiştir. Günümüzde de Türkeş'in bu cümlelerinde ortaya koyduğu bakışı Devlet Bahçeli ve MHP yönetimi terk etmemiştir.
1990'larda MHP'lilerin özellikle benimsediği, popülerleştirilmek üzere üretilen resmî slogan olan “Türk-Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir" ifadelerinin gerçek hayatta bir karşılık bulabilmesi için bizce Rahmetli Türkeş'in cümlelerinin şu hale dönüşmesi gerekmektedir: "Kürtler ne kadar Müslümansa ben de Türk olarak o kadar Müslümanım, ben ne kadar Müslümansam Kürtler de o kadar Müslümandır" Türkiye'de barış ortamının tesisi bu ifadeleri Türk ve Kürt milliyetçilerinin içselleştirmesinden geçiyor. Bu ülkede kardeşlik sağlanacaksa MHP'liler ve HDP'liler bu ülkenin çıkar ve menfaatleri için ortak hareket etme noktasına gelecekse bunu sadece İslam'ın birleştirici ve bütünleştirici misyonu sağlayabilir.
Türk milliyetçilerine tavsiyemiz 1984'te Mamak Hapishanesi'nde bir grup ülkücünün, "bütün beşeri ideolojilerden ve milliyetçilik" fikrinden uzaklaştıklarını duyurmalarını örnek almalarıdır. O ülkücüler müminlerin soy ve kavimleriyle aşırı övünüp bunu bir üstünlük vesilesi sayma yanılgısından kurtulmaları gerektiğini vurgulamış ve doğru bir İslami çizgiye gelmişlerdi.
MHP'nin bugün ve geçmişte yaptığı gibi İslam'ın; herkesi ve her şeyi kuşatıcı bir hayat nizamı olduğu konusunda yegane belirleyici din olduğunu görmezden gelerek İslam'ı milleti meydana getiren unsurlardan sadece bir tanesi olarak görmek çabası içerisinde bulunması bizce oldukça yanlıştır. Kanımızca Müslüman Türklerle, Müslüman Kürtleri bu ülkede karşı karşıya getiren refleks de her iki tarafın mensubu bulundukları ırklara yaptığı özel atıftır.
Rahmetli Türkeş'in yukarıda aktardığımız sözleri sorunu çözmekten uzak, pragmatist söylemlerdir. Türk Kürt olmaz; Kürt de Türk olmaz. Türk Kürt gibi kendini hissetmez, Kürt de Türk gibi kendini hissetmez. Irk temelli hareket edildiğinde kavimler aynı hassasiyeti taşımazlar. Farklı ırklar yeryüzünde; Allah'ın kavimleri birbirleriyle tanışıp, ilişkide bulunup, anlaşmaları için bulundurması amacıyla yer almaktadır. Her ırk kendi üstünlük algısı içerisinde hareket ettiğinde uzlaşma ve barış ortamı ortadan kaybolmakta çatışma kaçınılmaz olmaktadır.
Hal böyle olunca 2023 Türkiyesi’nde aynı dine mensup Türk ve Kürtlerin bulunduğu siyasi partiler çatışma ortamına kaymakta, milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının oy verdiği bir siyasi partiye bakanlık verilemeyeceği, verilmemesi gerektiği söylemleriyle karşı karşıya kalınmaktadır.
Çözüm Kürtlerin ve Türklerin milliyetçi ve ırkçı söylem tarzlarından uzaklaşarak İslam çatısı altında kardeşlik bağı kurmaya niyetlenmelerinden geçmektedir. Ama açık konuşmak gerekirse yakın gelecekte böyle bir ortamın da tesis edilmesi uzak bir ihtimal gözüküyor. Zira Kürtlerin ve Türklerin İslami hassasiyet düzeylerinde bize göre son yıllarda ciddi bir gerileme söz konusudur. Bu kavga ortamı ülke içinde ve dışında daha uzun yıllar zaman zaman artarak zaman zaman azalarak sürecek gibi gözükmektedir.
Yazılarımızda her zaman ifade etmeye çalıştığımız bir olgu var. İnsanlar ne ekonomik çıkarlar ne de politik müdahale sebebiyle bir arada yaşarlar. İnsanlar ortak bağlar ve değerler zeminine oturmuş bir oluşum sayesinde bir araya gelme zorunluluğu hissederler. Biz cumhuriyet tarihimiz boyunca yaptığımız hatalar nedeniyle bu ortak bağlar ve değerler zeminimizi kaybettik. Ne yazık ki Türkler ve Kürtler artık aynı damardan beslenmiyor. İslami değerler birleştirici unsur olmaktan çıktı. Böyle bir ortamda terörün bitmesi mümkün değildir. Ayrıca PKK'yı kurduran ve kullananların da işi bitmemiştir. Dünya egemenleri bu coğrafyaya istedikleri pozisyonu aldırana kadar PKK terör örgütü maşa olarak kullanılmaya devam edecektir. Uzun lafın kısası bu olsa gerektir...