Karamollaoğlu, 5 günlük yayın durdurma cezasının ardından Tele1 TV’de İsmail Dükel’in sunduğu Kulis programına katıldı.

Karamollaoğlu, Tele1’in kapatılmasına gerekçe olan sözleri, ifadeleri kesinlikle tasvip etmediğini vurgularken, “Buna rağmen fikir ve düşünce hürriyetinin, demokrasinin ve birlikte yaşamın olmazsa olmaz şartı olarak görüyoruz” dedi.

İKTİDAR ZAYIFLADIKÇA, SERTLEŞİYOR AMA NETİCEDE KENDİNE ZARAR VERİYOR

Tutuklu gazetecilerle ilgili soruyu cevaplayan Karamollaoğlu, şöyle konuştu:

“İktidarlar zayıfladıkça, güç kaybettikçe, sertleşirler. Kendilerini eleştirenlere karşı, o fikirleri çürütmek yerine yasaklama getirmeyi tercih ederler. Şu anda Türkiye’de yaşanan da bu. Fakat Türkiye’nin problemleri devasa boyutlara ulaştı. Sadece içeride değil, dünyada da giderek yalnızlaşıyoruz. Bu durumda zayıf noktalar gündeme getirildiğinde, eleştirildiğinde, sert ve acımasız davranma yolunu seçiyor. Bu tutum, iktidarı daha da zayıflatıyor. Onlar, karşıtlarının önünü kesersek daha güçlü oluruz sanıyor, ama tam tersi oluyor. İşsizlik, geçim sıkıntısı, sağlık ve eğitimdeki problemler dile getirilmezse, ortadan kalkar mı? Vatandaş bunu zaten yaşıyor, hissediyor. Bu nedenle, hatalar görülmedikçe, müzakere ortamı oluşmadıkça doğru kararlar verilemez ve çözüm üretilemez.”

YOLSUZLUK, YOKSULLUK VE YASAKLAR DİYEREK İKTİDARA GELDİLER

Türkiye’de işsizlik başta olmak üzere mağduriyetler yaşandığını belirten Karamollaoğlu, AK Parti’nin “3 Y ile mücadele edeceğiz” vaadiyle iktidara geldiğini hatırlattı:

“Yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk… bunlar kaldırılırsa, başta işsizlik olmak üzere problemlerin bir anda çözüldüğünü göreceksiniz. İsraf, rüşvet… Bunları artık kimse reddetmiyor, ‘eskiden de vardı’ diyorlar. Ne zaman vardı? 20 yıl önce. İyi de 18 yıldır bu arkadaşlarımız iktidarda değil mi? Onları makul olmaya davet ediyorum. AK Parti’nin ilk yıllarındaki konuşmaları önlerine alsınlar ve bugünkü yönetimlerinin, o günkü konuşmalarla ne kadar uyum gösterdiğine baksınlar.”

ADALETİN OLMADIĞI ÜLKEYE YATIRIMCI GELMEZ

“İşsizliğin, geçim sıkıntısının ortadan kalkması, üretim ekonomisiyle olur, sadece ticaretle, turizmle olmaz. Yatırımların yapılması için ise adalet, fikir ve düşünce hürriyeti olmalı, yatırımcı baskı göreceğini, yolsuzluğa muhatap olacağını düşünüyorsa Türkiye’ye yatırım yapmaya gelmez.”

ADALET SARAYLARDAN BEKLENMEZ, TEKEBBÜR SAHİPLERİ ADALETİ TESİS EDEMEZ

Karamollaoğlu, israfla ilgili soruyu şu şekilde cevaplandırdı:

“Şu anda Türkiye’nin geldiği noktada, üretime katkı sağlamayan her harcama israftır. İster saray yapın, ister uçak alın, ister araba alın, ister yol yapın… Üretime katkı sağlamayan her harcama israftır. Yol yapmalıyız, havaalanları yapmalıyız, hızlı trenler yapmalıyız ama o yollar, havaalanları insanlar tarafından kullanılmıyor ve bütçeden karşılanıyorsa bu israfın daniskasıdır.

Devlet lüks binalar kiralıyor. Adalet sarayları var. Adalet sarayda olmaz, bir defa bu mantık değişmeli. Saraydan adalet beklenmez, adaleti tesis etmek isteyenler mütevazi insanlardır. Tekebbür sahibi insanlar, adaleti tesis edemezler.”

YÜZDE 100 YERLİ ÜRETİM TARTIŞMALARI

Karamollaoğlu, yüzde 100 yerli ve milli üretim iddialarıyla ilgili şöyle konuştu:

“Biz üretim diyoruz ama maalesef Türkiye’de montajı genelde üretim diye tarif ediyorlar. Bu yanlıştır. Türkiye’de araba üretilmiyor mu? Bir sürü marka araba üretiyor. Hangisi yüzde 100 yerli? Hiçbiri. Şimdi siz ‘biz dünyaya araba üreticisi olarak çıktık’ diyebilir misiniz? Her bir parçası başka bir ülkeden getirtiliyor, bu mantıklı değil.

Elektrikli araba diyoruz, geçmişte 40 milyon dolar ödemiştik ondan bir fayda gelmedi. Çöpe gitti. Şimdi yeni bir 40 milyon dolar ödedik, yeni bir araba üreteceğiz. Şimdi ortaya çıktı ki motorunu dışarıda yaptıracağız. Çünkü onlar daha kalitelisini yapmışlar. O zaman nerede kaldı sizin yerli otomobil iddianız? Yüzde 100 yerli elektrikli arabayı Türkiye’de model olarak ürettiler. Hacettepe Üniversitesi’nden mühendisler dizaynını kendileri yaptılar. İki model üretimini de yapıp piyasaya çıkardılar.

Şu gerekmez miydi devleti yönetenlere, “Siz ne yaptınız, hakikaten yapıyor musunuz? Nasıl başardınız? Gelin bakalım, aferin size, alın bu işi üretim seviyesine getirin” demeleri gerekmez miydi? Adamlara teşekkür bile etmediler, ne yaptıklarını bile sormadılar.

Halbuki tamamı yerliydi onun, kafa yerliydi önce, mantık yerliydi. İktidarın kafası yerli değil ki. Mantık yerli değil. O zaman Türkiye’yi kalkındıramazsınız, dışarıya muhtaç olmaktan kurtaramazsınız.

Savunma sanayinde 20-30 sene önce başlanmış çalışmaların meyvesini alıyorsunuz, onunla da mangalda kül bırakmıyorsunuz.”