Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, bulduğu her fırsatta kendisinin Müslüman olduğunu ama İslamcı olarak anılmak istemediğini söylüyor. "İslamcı" tanımlamasına her önüne gelen olumsuz manalar yüklemeye başlayalı beri İslami hassasiyet taşıyan siyasetçiler de bu tanımın dışında durmaya özel bir gayret gösterir oldu. Bunlardan biri de Karamollaoğlu..
Akademisyen Işıl Arpacı Müslümanlarda Siyasal Tasavvur isimli kitabında Müslüman ve İslamcı arasında nitelik yönünden bir ayrım yapar. Onun sözlerine kulak verelim:
"Müslüman biri İslâm dinini kabul ettiğini beyan eden kişidir. Dinini yaşayan dindar bir Müslüman olabilir veya vecibelerini sadakatle yerine getirmeyen yalnızca bir inanan olabilir. Ancak bir İslâmcı, sadece İslâmî inanışa iman etmez, fakat o aynı zamanda siyasi bir bağlılığa da sahiptir. Onun dinsel anlayışında İslâm sadece bir din değildir, fakat o hem bir din, hem de bir devlettir. Bu mantıkla bir İslâmcı görevinin, beşeri yasaların yerine Allah'ın hâkimiyetini getirmek için, İslâmî öğretilere ve normlara meydan okuyuşları bertaraf etmek olduğuna inanır. İslâm devleti kurma kararlılığının düzeyi ve bu hedef uğruna eyleme geçmeye hazır bulunuşu, yakın sosyo-politik çevresindeki radikalizm düzeyi, siyasi eylemini tanımlayan yasal çevrenin niteliği, eyleme geçmesi için üzerindeki baskı ve eylemini gerekçelendirme derecesiyle değişir. Nilüfer Göle'nin de belirttiği gibi, Müslüman ile İslâmcı arasındaki fark, ilkinin dinsel bir kimliği ifade ederken ikinci kavramın siyasal bilince ve toplumsal aksiyona karşılık gelmesidir. İslâmcılık, İslâmcı bir siyasal örgüte üyeliği gösterdiği gibi, aynı zamanda bir ait olma duygusu ve grup kimliğini de ifade etmektedir"
Milli Görüş partileri siyasal hayatları boyunca İslami öğretilere ve normlara meydan okuyuşları bertaraf etme amacı ve misyonu ile bu zamana kadar siyaset yapmıştır. Devletin dinden bağımsızlaştırılması ve dinin yalnızca bireylerin vicdanındaki yerine bırakılmasına ilişkin laik ve milliyetçi söyleme en sert direnişi Milli Görüş partileri göstermiştir. Hal böyleyken Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu'nun "İslamcı değil Müslümanım" çıkışı laik çevrelere, seküler zihniyete şirin gözükmek için yapılan bir söylem anlamı taşımıyorsa açıkça bizce yanlışa, hataya, gaflete düşme, durumunu ortaya çıkarmaktadır
Şu unutulmamalı... Müslümanın 'İslamcı' vasfı onun siyasal boyutuyla ilgilidir ve bu boyutuyla onun ayrılmaz bir vasfıdır. Çünkü siyasallık genelde insanın özelde tabii ki Müslümanın da özünde olan bir şeydir. Siyasallık en temel düzeyde taraf olmakla ilgilidir. Baştan itibaren İslam'ın bütün söylemleri Müslümanı bir taraf olmaya zorlar. Adem'in yaratılışıyla ilgili hikayeden başlayarak Kur'an, Müslümanı şeytana ve insanlardan dostlarına karşı Allah'ın yanında durmaya davet eder. Siyasalın en temel tanımı budur ve bu tanım şu veya bu projeye sahip olmaktan önce de Müslümanın siyasallığını belirleyen bir şeydir. Bu anlamda siyasallık Müslümanın varoluşunun en temel düzeyidir. İslamcılık ise Müslümanın bu haline işaret etmektedir.
İşte İslamcılık böyle bir anlam taşımaktadır. İslamiyet'in bütünlüğünün dini yaşamı siyasi yaşamdan ayırmanın olanaksızlığını ortaya koyduğu nettir. İslamcılık ve İslamcılar bu olanaksızlığın farkındalığı içinde bir mücadele vermektedirler. Hal böyleyken bir Milli Görüş partisi liderinin, "İslamcı değilim" çıkışı statüko tarafından, resmi ideoloji tarafından hizaya çekilmeyi kabul etmekten başka bir anlam taşımaz bizce...
Yazının başlığındaki soruya bütün bunlar ışığında cevap vermek gerekirse şunu diyoruz: Evet Saadet Partisi Genel Başkanı İslamcı olmak zorundadır !