escort bursa - escort bayan - gorukle escort bursa escort - bayan escort gorukle escort bursa
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Mustafa USTA

facebook-paylas
Ekmek ve Çi-Kola-ta Yiyenler ile Onları Beğenmeyenler Kimlerdir?
Tarih: 15-04-2020 15:20:00 Güncelleme: 15-04-2020 15:51:00


Sokağa çıkma yasağı açıklandı, insanlar sokağa akın etti.

Etti etmesine de, ne insanlıkları kaldı, ne de Müslümanlıkları!

Ne hayvanlıkları (ayı) kaldı, ne de iradeleri.

Hem alt tabaka oldular, hem de lümpen proletarya!

“İki gün aç kalmaya dayanamayan, açlıktan öleceğim” diye korkan bu iradesiz yığınlar, açlıktan Bakan’ı bile yemeye kalktılar.

Hatta ‘Bakan yeme tehlikesi’ henüz ortadan kalkmadığı için, önümüzdeki hafta sonu için bu konuda uyarıldılar.

Aslında onlar olmasaydı, ne iyi olurdu.

Türkiye bambaşka bir ülke olur, muasır medeniyetler seviyesinin birkaç gömlek üzerinde arz-ı endam eylerdi.

Peki kim bu aşağılanan, hakir görülen insanlar? Neden hakarete uğruyorlar? Ve onlara bunca hakareti eden ‘üst sınıftan’ ! yetkin, seçkin ve mümeyyiz insanlar kimler?

***

Öncelikle şunu vurgulayalım ki, bu yaşananların tasvip edilmesi mümkün değil. Eminim bu insanlar da, tek tek sorulsa, yaptıklarının doğru olmadığını söyleyecektir.

Bu yaşananları, kimseyi ötekileştirmeden, hakaret etmeden, ‘makul sınırlar içinde’ ve sebep-sonuç ilişkisi üzerinden eleştirenlere de, elbette sözümüz yok.

Fakat üç grup insan müstesna.

Birinci grup, meselenin sağlıkla ilgili yol açacağı olumsuzluklardan ziyade, yol açtığı tartışmalar üzerinden ve siyasi bir duruşla (genellikle iktidarın tarafında olarak) bu insanlara hakaret edenler.

İkinci grup, iktidarı desteklemeyen, hatta sıkı muhalif olan, kendilerini ‘üst tabakadan gören’ ve bu insanları ‘cahil oldukları için’ başta ‘doğru siyasal tercihte bulunamadıkları’ ve ‘basit davranışlar sergiledikleri’ gerekçesiyle küçümseyenler. Bunlar da yakaladıkları fırsatı ele geçirmişe benziyor.

Üçüncü grup ise, aslında ‘sokağa çıkanlarla aynı sosyo-ekonomik seviyede’ bulunmasına rağmen, günün modasına uyarak hem ‘komplekslerini bastırmak’ hem de ‘yukarıdakilere yaranmak’ adına eleştiren, hakaret edenler.

Biz bu yazıda üçüncü grupla değil, daha ziyade ilk iki grupla ilgiliyiz.

 

İnsanlar Yapılan Açıklamalara Neden Güvenmedi?

Yasak 2 gün için açıklandı, zamanı ve yöntemini tartışmaya gerek bile yok.

Ama insanlar, “Ne olur ne olmaz” diye sokağa fırladılar, çünkü ‘sadece 2 gün’ inandırıcı gelmedi.

Neden mi? Çünkü sürecin başından itibaren ‘açık bir bilgilendirme’ yapılmadı, önce olaylar gelişti, ardından tedbirler geldi.

“Panik oluşturmasın” diye bilgilendirme yapılmadı, ama sonunda ‘bilgilendirme yapılmadıkça insanların olayın ciddiyetini kavrayamadığı’ ortaya çıktı.

Bereket versin, sonra bu anlayıştan vazgeçildi ve işler yoluna girer gibi oldu.

Peki sizce “Bu insanlar yapılan açıklamaya neden itibar etmediler ve panikle sokağa fırladılar?”

 

Bir Yanda Açlık, Diğer Yanda Ölüm Korkusu

Bu insanlar, sokaktaki salgın tehlikesini bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı.

Peki neden ‘ölüm tehlikesine’ rağmen, ‘aç kalmayı’ göze alamadılar?

Çünkü açlık korkusu, ölüm tehlikesine galip geldi. Bunun bir açıklaması yok mudur? Vardır elbette.

Bu ülkede ‘milyonlarca insan, açlık sınırının altında bir gelirle’ hayatını sürdürmeye çalışmıyor mu?

Durum böyle olduğu halde, birileri utanmadan çıkıp, “Neden aç kalmaktan böylesine korkuyorsunuz?” diye sorabiliyor.

Yoksa açlığa alışmış olmalarını mı beklerdiniz?

 

Aç Kalmamak İçin Ekmek, Mutlu Olmak İçin Çi-Kola-Ta

İnsanlar neden önce ekmek almaya yöneldi?

Çünkü ekmek, fakir halkın temel besini. Ekmeksiz veya fantastik ekmeklerle doyanlar, ekmekle doyanları anlayamadı, aşağıladı.

Kola ve çikolata mı?

Bilim söylüyor; kola ve çikolata, insanlara mutluluk ve keyif veriyor, bu yöndeki hormonların salgılanmasını uyarıyor. Ve hepsinden önemlisi sıkıntılarını unutturuyor.

Herkes içki içerek unutmuyor, mutlu olmuyor elbette. Unutmak ve mutlu olmak için ‘haram olmayan kola ve çikolataya sarılan’ insanlar da var demek ki.

Ve üst tabakadan ‘kimi şampanya, kimi zemzem içenler’, kola ve çikolata alan bu insanları anlayamadılar, aşağıladılar.

 

Peki Kim Bu İradesiz Yığınlar?

Vatandaş.

Bu alt tabakanın insanları, bu ülkenin vatandaşları değil mi? Onlara bu ülkenin vatandaşları olduğunu hissettiren en temel gösterge ne? Kimlik belgeleri ve elbette ki ödedikleri vergiler.

“Sizin verginiz de kalmasın” neden denilmiyor?

 

Seçmen.

Bu alt tabakadan insanlar aynı zamanda seçmendir.

Seçim zamanlarında, ayaklarına gidilip, güzel sözler söylenip, tatlı vaatlerde bulunulan insanlar, bu insanlar değil mi?

Amaç ne? Oylarını alabilmek.

İki gün aç kalmaya dayanamayan bu insanların oyları neden bu kadar değerli?

Sonra üst tabakadan insanlara, bu alt tabakanın ayağına gitmek, dil döküp yalvarmak yakışır mı? Ne uğruna. Sadece bir oy!

Bilhassa iktidar yandaşı yazar-çizerlere sesleniyorum, sokağa inin bakalım, bu insanlar ağırlıklı olarak kime oy veriyor?

 

İşçi, Üretici.

Bu insanlar aynı zamanda işçi, emekçi.

Yani üretim sürecinin en temel aktörleri. Onların emekleri üzerinden kazanan kesimler, şimdi çıkmış onları aşağılıyor.

Karın tokluğuna yetecek kadar ücret vereceksin, sonra da “neden aç kalmaktan böylesine korkuyorsun?” diye aşağılayacaksın!

 

Cemaat, Yardımsever.

Sokağa çıkan insanlar, “Peygamberin ümmeti olamamakla” da itham edildi.

Kim yaptı bu hatırlatmayı? Bir eli yağda, bir eli balda ve ‘yaşam biçimleri hiç de Peygamberin yaşamına benzemeyen’ sözde Müslümanlar.

İyi de ‘Peygambere ümmet olamayan’ bu insanlar, zorlukla elde ettikleri kazançlarını getirip cemaatinize, vakfınıza, kursunuza verdiklerinde, “Olmaz, alamayız” diyor musunuz?

O zaman ‘iyi Müslümanlar’ oluyorlar, değil mi?

Açıp okuyun. Peygamberin mücadelesinin özünde ‘insanı, insana kulluktan kurtarmak’ vardır. Yani soylu ve asil olduklarını, üst tabakadan olduklarını vehmederek ‘insanların geri kalanını, kendileri için yaratılmış zanneden’ her şeye kendilerinin layık olduğuna inanan insanlardan, diğer insanları kurtarma, özgür kılma mücadelesiydi bu. Ve insanlar, insana kul olmaktan kurtarıldıkça, Allah’ı buldular, Allah’a kul oldular.

 

Müşteri-Tüketici.

Bu alt tabakadan insanlar, aynı zamanda müşteridir. Satın alırlar, yani harcarlar.

Zaten o gece nasıl da iyi müşteriler oldukları görülmedi mi?

Güçlükle kazandıkları parayı, reklamlarla, kampanyalarla, taksitlerle, senetlerle harcamaya yönlendirilen insanlar bunlar değil midir?

Hatta o kadar ki, o parayı henüz kazanmış olmaları da şart değildir. Gelecekteki kazançlarına da göz dikilir, harcamaya teşvik edilirler.

Hadi işyerinizin kapısına, “2 gün aç kalmaya dayanamayan insanlar buradan alışveriş yapamaz” yazın da göreyim sizi.

 

Asker.

Bu alt tabakadan insanlar, aynı zamanda askerdir. Askere giderler, çünkü büyük kısmının ‘bedel-i nakdi ödeyecek güçleri’ yoktur.

Onlar ülkenin sınırlarını korurlar, onlar askerdeyken üst tabaka rahattır, çalışır, kazanır ve yataklarında güven içinde uyur. Onlar teröristlerle çarpışırlar, gün gelir şehit olurlar.

Alt tabakayı küçümseyenler ise al bayrağa sarılı tabutların önünde dizilir, hatta tabutun altına girmek için birbiriyle yarışır!

 

Kapitalist Sistem, Ekmek, Kola ve Açlık

Kapitalist sistemin temel özelliğidir, insanlar aç bırakılarak, açlıkla korkutularak ‘kurulu sistem için tehlike olmaktan’ çıkarılırlar.

Midelerini düşünmekten başka şeyleri düşünmeye fırsat bulamazlar ve haliyle itaat ederler.

“Un, makarna, kömür, patates, şeker, sıvı yağ, …

Bu sıralama size neyi hatırlattı? Seçim dönemlerinin en çok dağıtılan ürünleri değil mi? Ortak özellikleri ne? Temel ihtiyaç/tüketim maddeleri olmaları.

En değerli şeyi, tercihi, alınmaya çalışılan insanlara temel tüketim maddeleri dağıtılarak şu mesaj verilir:

“İşte sizin uğrunda mücadele ettiğiniz şeyler bunlardır.”

Ha bir de bol bol iş vaadinde bulunulur ama onlar sadece vaat olarak kalır.

İnsanları açlıkla, midesiyle korkutan bu kültürü, anlayışı bütün dünyada olduğu gibi bu ülkede kim hakim kıldı ve sürdürüyor? Sağcı ya da solcu, muhafazakar ya da liberal, kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın, ortak noktaları, kapitalist olmaları.

 

Alt Ve Üst Tabakanın Zaman Algıları

Bu ülkede milyonlarca insan, 1 ay ay yaşayabilmek için, 1 ay çalışmak zorundadır. Haliyle 1 ay yaşayabilmek için, birkaç saat, birkaç gün çalışanlarla, 1 ay çalışmak zorunda olanların zaman algısı da farklıdır.

2 gün, alt tabakadan insanlar için, yiyeceğinden ısınmasına, barınmasından giyinmesine, hiç de kısa bir zaman dilimi değildir. Oysa üst tabakadan insanlar için 2 gün, hafta sonu tatili için Barselona, Mekke, Roma seyahatidir. Alt tabaka yaşamak için yerken, üst tabaka zevk için yemektedir.

Alt tabaka için 2 gün evde kalmak, geçmek bilmeyen bir zamanken, üst tabaka için 2 gün, bir sürü alternatifin olduğu, fakat hepsinin aynı anda yapılamadığı, pek de çabuk biten bir zaman dilimidir!

Bu ülkede siyaseti de onlar yapar. Yani birkaç saat, birkaç gün çalışıp bir ay rahatlıkla yaşama garantisi elde eden kesimler.

Neden? Siyaseti iyi bildikleri için mi? Değil elbette. Sadece paraları ve zamanları olduğu için!

Çünkü diğer insanların ‘para ve zaman üzerine kurulu siyasal sistem’ için ne ayıracak vakitleri vardır, ne de harcayacak paraları.

Paralıların finanse ettiği bir sistemde, haliyle işler de paralıların istediği şekilde yürüyecektir.

 

Kimdir Bu Üst Sınıf?

Bu sokağa çıkan insanları beğenmeyen ‘üst sınıftan! insanlar var ya, onların temel gayesi nedir biliyor musunuz?

“Sosyo-ekonomik açıdan, bir üst sınıfa dahil olabilmek!”

Bütün mücadele bunun içindir?

Bir üst sınıfa dahil olmanın yolunu açan ‘daha çok kazanmak’ başta olmak üzere, daha iyi bir ev, daha iyi bir araba, daha iyi bir ofis, …

Yatırım amaçlı ev, yatırım amaçlı arsa/arazi, yatırım amaçlı senet vs…

Bunun bir sonu var mı? Yok elbette. Çünkü her zaman sizden daha üst sınıfta olanlar vardır. Size düşen, bu katmanları atlayarak daha da yukarılara çıkmaktır. Başarı denilen şey, tam da budur!

Ve buna, 2 gün aç kalmaktan korkanların yaşadığı hayatı beğenmeyerek, ‘hayat’ derler.

 





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
Henüz anket oluşturulmamış.
HABER ARA
YUKARI